Diziye geel...
Bakanlar kurulu toplantısını yarım kulakla önündeki monitörden dinler gibi yapan Sülüman, elindeki iPod'u öfkeyle bir kenara fırlatarak içerdekilere seslenir: "Bre Pargalı, rençber kullarım darlık içindeymiş, tiz haber salın, mazottan aldığımız vergiyi kaldırsam gerektür. Kırsalda elektriği de bedava kıldım.
Defterdar paşaya da söyle, Enderun'da çalışan muvakkat işçileri de daimi kadroya geçirsinler!"
Pargalı şaşırır, bozulur ama renk vermez. Divandaki vezirlere, "Duydunuz arkadaşlar" diye mırıldanır, "Yeni mesarifle azalan varidâtı nasıl tamamlayabileceğimizi tartışmaya açıyorum!" Defterdar, diliyle dişinin arasında, "Petrol varilin kaça yükseldiğini bilmiyor mu bu adam?" diye homurdanır. "Dolaylı vergiler olmasa hâlimiz harap vallahi; heman motorlu taşıt vergisine zam yapsak gerektür..."
Sülüman, halkçı bir karar almanın verdiği gönül hoşluğu ile Haremağası'na golf takımlarını getirmesi için işmar edip bağçeye çıkarken kapıda Valide Hafsa sultanla karşılaşır. Hafsa sultan yere bakarak, "Gazeteleri görmemiş olduğunuzu ümid ederim Arslanım" diye oğluna hitab eder, Sülüman, "Niyeküne valide; az önce internette surf yaptımdı biraz, birşey mi olmuş?" Valide Sultan gergindir, "Hürrem'in İstinye'deki AVM'de yaptığı çılgın alışveriş listesi manşetlerde yine" diye fısıldar. Sülüman'ın bakışları bulutlanır, "Anladım" diyerek sert adımlarla bahçeye çıkar. Haremağası golf topunu çayıra dikmiş edeble beklemektedir. "Boşver Sümbülağa" der Sülüman, "Keyfim kaçtı" Bir müddet bahçede huzursuz gezindikten sonra kendisiyle konuşur gibi, "Valideyi huzurevine yollasam nasıl olur Sümbül" diye sorar, "Merter'de iyi bir yer açılmış diye duydum".
O esnada Şehzade Mustafa kaykayıyla bağçeye girer, babası "İngilizce dersin ne çabuk bitti yaramaz, yoksa kaytardın mı?" diye takılır. Mustafa, "Break-time yaptık hünkârım" der, "Caillou var şimdi Tv'de; seyrettikten sonra bir brunch alıp Matrakçı ile visual effect çalışacağız!"
Oğlunun hoplaya zıplaya uzaklaşmasını keyifle seyreden Sülüman, "Ne günlere kaldık bre Sümbülağa, şair boşuna, 'Güzel günler göreceğiz çocuklar' dememiş" der ve o esnada harem penceresinden oğlunu seyreden Mâhidevran'ı farkederek, "Hüst, gir içeri be kadın" diye azarlar. Mâhidevran, Sülüman'ın kendini epeydir ihmâl etmesine içerlediğinden, Sümbülağa'ya çektirmiş olduğu gizli kamera kayıtlarını sızdırması için öfkeyle cep telefonundan web operatörüne mesaj çekerken kamera yeniden Sülüman'a döner, "Ee" der Sülüman Sümbül'e keyifle, "Galata'daki yeni câriye ajansına Baltık sahillerinden yeni hâtunlar geldi demiştin; akşama bir presentation beklerim ama Hürrem'in haberi olmasın ha!"
Sümbül telâş ve mahcubiyetle Bâb-ı Hümâyundan taşraya seğirtip, kesesinden tramvay akbilini çıkarırken Pargalı İbrahim'le Sülüman'ı hasodada fiskos ederken görürüz. "Demek anketler öyle diyor" der Sülüman; düşüncelidir. "Biliyor musun Pargalı" der, "Geleceği görür gibiyim, ahlâk çok bozuldu. O zaman makinesi denilen menhus âleti sokmayacaktık saraydan içeri. Günün birinde reâyâ hukuk devleti, insan hakları, demokrasi diye kapıları kırarsa hiç şaşmam doğrusu!"
"Daha şimdiden pâdişah seçimle gelsin diye dedikodu edildiğini duydum Hünkârım" diye cevap verir Pargalı İbrahim Paşa, "Haremdeki hâtunlar da bizim sizden neyimiz eksik; eşitlik isteriz filan gibi lâflar ediyorlarmış birbirlerine..."
Sülüman iPhonuna bakar, "Nevbet zamanı gelmiş, gidelim" diye mırıldanır. Uzaklaşırlarken Pargalı'nın, "Âhir zamanda bunlar dizi filmimizi bile yaparken Hünkârım; bari saçma-sapan şeyler söyletmeseler ağzımızdan" diye yakındığı duyulur.