Dereler düz bağladı; dibi yarpuz bağladı…
Ohh be yahu; nihâyet!.. Meclis’in iç tüzüğünde değişiklik yapmak için 4 parti grubu da anlaşmış. Şu sıcaklarda hakikaten iç ferahlatıcı bir habere ihtiyacımız vardı. Sağolsunlar; gayrı yüzler şen gönüller rûşen!
4 Parti anlaştığına göre CHP ve HDP de uzlaşma komisyonunda mevcut demektir. Aferin! Bundan sonra artık meclisin, hükümetten gelen direktifleri daha hızlı, daha tartışmasız, daha net bir şekilde kanunlaştıracağına güvenebiliriz.
Önemli ara notu: Bu yazıda geçen muhalefet partileri kavramı, bazı teknik, analitik ve fantastik sebeplerden ötürü MHP’yi kapsamamaktadır!
Her rengimiz tamamdı fakat fıstıkî yeşilin eksikliği hepimizin moralini bozuyordu. ‘Meclis dediğiniz, hükümet direktiflerine bir nevi TBMM adına noterlik eden bir kâtib-i âdillik makamıdır’ desem, yüce meclisin maddi ve manevî şahsiyetini gıdıklamaktan ötürü başım belâya girer mi kestiremiyorum ve onun içindir ki var gücümle alkışlıyorum. Zaten, yakın dönemde meclisin yaptığı antidemokratik ve şahsî hürriyetleri daraltıcı kanunların gecikmesi çok zorumuza gidiyordu. Nitekim Başbakan ‘Muhalefetinizi sahada istediğiniz kadar yapın, fakat içtüzüğün verdiği imkanları kötüye kullanma alışkanlıkları da aldı başını gitti bilâder’ diyerek renk ıskalasında fıstîkî yeşil eksikliğinin vahametini veciz bir şekilde ifade etmiştir. İnşallah içtüzük değişikliği gerçekleşince saygıdeğer muhalefetimiz daha etkili ve cabbar olmak fırsatı bulacak ve denetim yetkisiyle hükümeti tirtir titretecektir.
Acaba yanlış mı hatırlıyorum, birkaç gün önce bir CHP’li vekil, ‘Direnmeliyiz dostlar ama kırıp dökmeden; mesela vergi mükelleflerinin yarısı vergisini yatırmayabilir’ türünden şeylerden bahsetmişti. İçtüzük görüşmelerine tam tekmil katılıp da, beri yandan başbakanımızın buyurduğu gibi ahaliyi ‘sahada’ direnmeye davet etmek, dikkatle bakıldığında çelişki filan değildir; ince siyâsettir. Onu da alkışlıyorum; neme lâzım!
Devedişi gibi anayasal kurumların Saray idaresine teslim olmasından sonra CHP’den bir Klark Kent perfomansı veya bir Malkoçoğlu yiğitliği beklemek biraz insafsızlık oluyor. Kabul edelim ki CHP, keyfî yönetimi engellemek için elinden geleni yapıyor: Bağırıyor, çağırıyor; hatta ara-sıra hızını alamayıp dümdüz gittiği de oluyor ama zurnada çıkarılması gereken en zor seslere sıra geldiği vakit tam bir milli birlik ve beraberlik şuuruyla hükümetin tekliflerine eli ayağı titreye titreye destek olmaktan da çekinmiyor. En son misâli, vekil dokunulmazlıkları konusunda CHP’nin gösterdiği uysal edâdır.
Saray’ın içine kaçan Ulusalcı cin, öyle görünüyor ki CHP’nin mânevi şahsında zaten mündemiçtir, içkindir ve tarihi ikâmetgâhı esasen orasıdır. Yeni gelinin, ‘Hem ağlarım, hem giderim’ hesabı.
Türkiye’nin derdi, kuraldışı siyaseti ‘Yakışıyor haspaya’ dedirtircesine keyfîleştiren iktidar değildir muhterem hazirûn; demokrasimizin, (daha doğrusu kağnının) en ince yeri muhalefettir. Meclisteki muhalefet grupları, iktidarın keyfî uygulamalarına dekor teşkil edip meşruiyet kazandırmak bakımından hükûmetin en cici, en değerli, en aziz şerikidir. Kadri bilinmeli, pamuklara sarılıp itina ile muhafaza edilmelidir ve muhafazakâr hükümetimiz de zaten öyle yapıyor!
Hayırlısıyla şu içtüzük değişikliği, mübeccel muhalefet partilerimizin yapıcı katkılarıyla meclisten geçtiğinde inşallah dereler düz, yanı yarpuz bağlayacak, demokrasimizi bir gelin vursa da yaramızı kız bağlayacaktır.
İçtüzük çok önemlidir ve dış güçler herşeyden çok, ‘Türkler içtüzüğü değiştirirse biz ne haltederiz?’ diye tırnaklarını yemektedir.
Dişinizi biraz daha sıkın eey gönül coğrafyamızın mazlum Müslümanları, hasseten vatandaşlık adayı Suriyeli kardeşlerimiz; az kaldı. Şu tüzüğü bir değiştirelim, kendinizi öz vatanınızda gibi hissetmezseniz para yok!