Demokratik kültür ve cemaatler

HDP'ye, daha çok da Demirtaş'a hep birlikte yükleniyoruz, “PKK ile arana anlaşılır ve sert bir mesafe koymalısın!” HDP kıvranıyor; talebin sahici bir karşılığı olduğunu pekâlâ fark etse de kemâliyle yerine getiremiyor.

“İki taraf da hemen tetikten elini çeksin” tatminkâr değil ama bir hakkı teslim edelim; HDP, Kandil'den başlayıp İmralı'ya, Avrupa kanadına uzanan ve KCK'yla devam eden Stalinist bir yapılanmada zurnanın son deliği hükmünde; biz ise ondan demokratik bir isyan bekliyoruz. Haklı mıyız? Haklıyız ve değiliz!

Haklıyız çünkü HDP, sair muhalefetin etkisiz, yalancı pehlivan duruşuna karşılık sadece seçime girmesiyle bile çok etkili oldu: Saray hesaplarını altüst etti ve yokuş aşağı freni patlamış gibi giden AKP'yi yavaşlatmayı başardı. PKK ile arasına mesafe koyup ‘Türkiye'nin merkezi'ne taşınırsa etkisi daha büyüyecek...

Haksızız çünkü HDP'lilerden, aslında hiçbirimizde olmayan bir meziyeti sergilemesini bekliyoruz. Nedir o? Kısaca demokratik kültür. Demokratik ülkelerde kurumları ayakta tutan davranış ve gelenekler bütünü. Daha kestirme ifadesiyle ‘İtiraz kültürü'. Yok mu bunun İslâmî karşılığı diyenler için ilâve edelim: ‘Hakk'ı Hak bilip Hakk'a ittibâ; bâtılı bâtıl bilip bâtıldan içtinâb! Avamcası, ‘Eğriye eğri, doğruya doğru diyebilme' vazifesi!

Sırayla gidelim: ‘Ah, Davutoğlu keşke Erdoğan'a karşı koyabilme cesareti gösterebilse' diyenlere gelsin bu şarkı... Hakikaten güzel olurdu, AKP silkinip kendine gelir, parti içi demokrasi işlemeye başlar, saray anayasal sınırlarına çekilir, hatta –inanılmaz gibi geliyor ama- AKP, kimseleri birbirine düşürüp düşman ilan etmeksizin oylarını bile artırabilirdi. Bu tatlı mantık yürütme faslını siz ‘Halamın sakalları' teşbihiyle sürdürebilirsiniz...

AKP'de karizmatik lider kültü hâkim; MHP'de durum farklı mı? Lidere rağmen bu kurumda bir ferdin var olma hakkı var mı? AKP'de pek kınadığımız ‘lidere biat ve mutlak itaat' geleneği, MHP'de çok mu farklı? Tuğrul Türkeş olayına bir de böyle bakın: Bakanlığa tav olup batan gemiye atlaması siyasi bir komediydi fakat partiden atılma kararına yaptığı itirazlar buz gibi doğru görünüyor.

CHP'yi yıllarca eleştirdik, hatta dalga geçtik fakat lidere itiraz kültürünün yeşerebildiği yegâne iklim, Cumhuriyet tarihinin ‘Tek parti'sinde mevcut. Tarih, tarih bilmeyenlerle böyle dalgasını geçer. Bizde kurultayları, kurultaya benzeyen tek parti CHP'dir. Yetersiz ama evet!

HDP'nin PKK'yı eleştirmesini istemek –teşbihte kusur aranmasın lütfen!- TSK'dan Kemalizm'i, AKP'lilerden Erdoğan'ı, MHP'lilerden Bahçeli'yi eleştirmesini beklemek gibi bir şey. Oysaki demokratik kültür deyip durduğumuz ve izine pek az rastladığımız meziyet, sorgulamayı, eleştiriyi kapsadığı gibi, eleştirilerin ‘düşmanlık, ihanet, sadakatsizlik' diye nitelenmek yerine hoşnutluk ve anlayışla karşılandığı yapıcı bir ortamdır. Dini cemaatleri de artık aynı minvalde inceleyebilmeliyiz. ‘Tabii lider'in otoritesi altında oluşan bu yapıların ‘demokratik' olmak iddiaları yok fakat her biri aynı zamanda birer sivil toplum kuruluşu olmak iddiasını taşıyor ve bu özellikleriyle demokratik kültür sorgulamasına dini cemaatleri de katmak gerekir. Aslına bakılırsa bizde, demokrasi kültürünün gelişmesine ancak ve ancak dini cemaatler önderliğinde başlanması gerektiği açıktır. Demokratik kültürü, cumhuriyet kurumlarında yeşertemiyoruz, ama cemaatler, -elbette zaman içinde dönüşmeyi göze alarak- bu görevi başarabilir. Bu kapsama Hizmet Hareketi'ni tabiatıyla ilâve ediyorum, zira ‘egemene itiraz' cesaretini göstermesi bakımından Hizmet Hareketi, -istemese bile- siyasi bir duruş gösterdi ve bunun bedelini de ödüyor; öyleyse ‘Cemaat'ten STK'ya, belki ilerde siyasi bir kuruluşa dönüşme potansiyeliyle artık demokratik kültüre ciddi yatırım yapmasını beklemeliyiz.


Kaynak (Arşiv)