Davudoğlu enkaz devraldı!
Yeni başbakan adayı Davutoğlu, dış politikada bir enkaz devraldı; ancak sol cebinden sağ cebine devrettiği bir enkaz bu.
Yaptığı minnettarlık konuşmasında yeni hükümet programında birinci önceliği, paralelle mücadeleye vereceğini söylemesi bu açıdan mânidardı. “Paralel yapı”, gel deyince gelen, teslim ol çağrılarına uyan, iktidar yanlısı basında yevmî olarak hakaretin her türlüsüne mâruz bırakıldığı halde protesto için -bırakınız havai fişeği-, bir balon bile patlatmayan, evcil, mûnis bir düşman. Onunla savaşıyor görüntüsü altında kamuoyuna -çoğu asparagas- pek çok haber servis ettirmek mümkün, velâkin güney sınırımızdaki küllerin içinde kızışan kestaneleri ateşten çıkarmak o kadar da kolay değil!
Üç ay öncesine kadar IŞİD adının bilinirliği yoktu. Bugün itibarıyla eski zamanların Haricîler’ini andıran itici ve irkiltici bir savaş metoduyla Ortadoğu’nun dengelerini değiştiren, zemini yerinden oynatan ve yeni aktörlere yükselme veren ayrıştırıcı bir rol üstlenmiş durumda. IŞİD’in, çok hızlı ve şaşırtıcı bir şekilde Ortadoğu’da hangi gelişmelere yol açtığını kısaca toparlayalım: ABD, Sincar ve Mahmur bölgesindeki sivil Ezidî ve Kürtlere insanî yardım maksadıyla bölgede yeniden askeri faaliyetlere başladı; Peşmerge ve Bağdat’a bağlı merkezî orduyu korumak için (!) elini taşın altına yeniden soktu. Bu arada Musul, Kerkük, Telafer ve Sincar’daki Türkmenler pasifleştirilip, IŞİD için açık hedef haline getirildi; katliamlar ve sürgünler yaşandı.
Derken, statüsü henüz netlik kazanmamış Kerkük, Peşmerge denetiminde girdi; böylece Barzanî’nin, “Kerkük Kürtlerin Kudüs’üdür” temennisinin içi doluverdi aniden! Irak Türkmenleri, Türk siyasetinin yörüngesinden çıkarılıp Bağdad’a, ama daha çok İran himâyesine itildi. İran’ın bölgedeki etkisi azaltıldı; İran ve Rusya himâsindeki Irak Başbakanı Mâlikî siyaset sahnesinden çekildi. IŞİD’in sâyesinde Kuzey Irak’ı Akdeniz sahillerine bağlayacak bir Kürt koridorunun açılmasına, yani bir Doğu-Batı Kürdistan birleşmesine zemin hazırladı. Bu Neo-Harici (hatta Haşhaşî; gerçek Haşhaşîlerin ne idüğünü merak edenler IŞİD’e dikkat kesilsin) fakat maalesef Müslüman görünümlü cellâtların kan donduran cinayetleri yüzünden uluslarası vicdan İsrail’in Gazze’deki vandallıklarını unuttu. IŞİD, ABD’nin etkisi altındaki NATO güçlerinin Peşmergelere acil yardım projesi adı altında Barzanî yönetimine, hatta PKK’ya ağır silahlar hediye etme kampanyasının da bir nevi teşvikçisi oldu.
Ve nihayet IŞİD’in bölgedeki en belirleyici eylemi, Suriye ve Mısır’da çöken dış politika stratejileri yüzünden başarısızlığı netleşen Türkiye’nin, bölge denkleminden çıkarılmasıydı. Hatırlatmaya gerek var mı? Musul Başkonsolosluğu’muzda IŞİD’in insafına terk edilen Türk rehineler yüzünden Türkiye hâlâ ve maalesef etkisiz ve tepkisiz...
Bunca stratejik gelişmeyi tek başına, nevzuhur IŞİD örgütünün tetiklemesine imkân ve ihtimâl yok; yoksa IŞİD, daha önce defalarca dile getirilen Irak’ı üçe bölme plânının taşeron firması mıdır? Bu Neo-Haşhaşîlerin, anlı-şanlı Peşmerge güçlerini bile ricate mecbur bırakıp, âdeta önü açılan bölgede başıboş bırakılması, neticede İsrail’in bölge güvenliğine hizmet eden bir mânâya mı gelmektedir? Yeniyetme İslâmcıları pek keyfe getiren Sünnî halifelik gibi cafcaflı lâflar, acaba bazı NATO ülkeleri tarafından on yıl önce dile getirilen “Eşekarısı Yuvası” adlı stratejik kapanın önüne konulmuş bir dilim iştah açıcı kaşar peyniri midir? IŞİD lideri olarak, boyuna-posuna bakmadan daha bugünden kendini halife ilan eden Bağdadi nam şahsı, ABD’li senatör McCain ile aynı karede gösteren fotoğraflar gerçek olmayıp fotoşop numarası mıdır? Fotoğraflar sahici ise bu ayaklar ne ayaktır?
Ve son soru: Türkiye, şu anda sınır mıntıkasında hangi gücün eline mahkûm: YPG mi, IŞİD mi? Denklemde herkes var: ABD, Almanya, İngiltere, İran, İsrail, Rusya, Esed, Nusra, ÖSO, PKK, Barzani ve hatta IŞİD! Yeni başbakan haklı; mevhum paralel yapıyla mücadele etmek, Türkiye’yi yeniden bir bölge gücü haline getirmekten daha kolay görünüyor olmalı...
Ne diyelim; başarılar! [emailprotected]