Dana Ferhat ve yeni bir kârlılık teorisi
Evvela bütün Ferhat'lardan özür dileyerek başlayalım söze. "Dana Ferhat"ı tanıyorsunuz; hani şu Murat 124'ün arka koltuğuna yerleştirilerek karlı bir kış günü veterinere götürülen sevimli danadan bahsediyorum. Bir tesadüf eseri Anadolu Ajansı Sivas muhabirinin objektifine takılan o fotoğraf, yaşadığım şehri birkaç günde dünyanın ilgi odağı haline getirdi ve fotoğrafı bir İngiliz gazetesi alaylı bir üslupla kaleme alınmış resimaltıyla birlikte yayınlayınca Sivas Türkiye'nin ve dünyanın gündemine yerleşti. Ardından bir Amerikan firması, mezkur fotoğrafı halıya nakşettirmek için Sivas'taki bir özel halı atölyesine siparişte bulundu. 50x70 ebadında dokunacak halıların tanesi için 250 dolardan bağlantı yapılmış bile. Kangal köpeğinden sonra artık ikinci bir "interneyşınıl" şöhretimiz daha oldu: Dana Ferhat. Ferhat'la hemşehriyiz fakat henüz kendisini tanıyamadığım için fena halde kompleks içindeyim bugünlerde. Sivas'ın adını yedi düvele duyurduğu için Ferhat'a hepimiz şükran borçluyuz. Daha güzel ve anlamlı vesilelerle gündemde olmak isterdik fakat "reklâmın kötüsü olmaz" düsturu mucibince vaziyetten pek de şikayetçi sayılmayız.
Aslında bu konuyu açmak ve Ferhat'ın popülaritesini gölgelemek istemezdim ama belirtmeliyim ki Sivas tam da bu günlerde iktisat teorisinin "kârlılık" alanında yeni bir doktrin geliştirmeye muvaffak olmuş bulunuyor. Yalnız bu, kolay kolay fotoğrafı çekilir nitelikler göstermediği ve tabiatı icabı hayli soyut bir mesele olduğu için kimselerin dikkatini çekmedi.
Bir müddet önce benzer durumdakilerle birlikte Sivas Havaalanı da hava trafiğine kapatıldı. Bunun üzerine Sivaslılar beklenen tepkiyi gösterdiler ve kararın siyasi nitelikli olduğunu, sadece Sivas milletvekillerinin iyi çalışmamasından ötürü alanın kapatıldığını ileri sürdüler. Ticaret ve Sanayi Odası yönetimince yapılan açıklama da aynen şöyleydi: "Havaalanı kapatılacaksa öncelikle Isparta Havaalanı'nın kapatılması gerekirdi. Siyasiler yeterince üzerine gitmedi. Bu yüzden Sivas Havaalanı kapatıldı." Buraya kadar bir fevkaladelik yok ama iktisat teorisini altüst eden cümle bundan sonra geliyor: "Zarar eden bir havaalanı olmamasına rağmen, yeterince yolcu bulunmadığı gerekçesiyle kapatıldı."
Bu cümleleri okuyan herkes gibi ben de bir şey anlayamadığım için kendi çapımda bir araştırma yaptım: Buna göre Sivas'ın uçak başına yolcu sayısı 10"15 arasında değişiyor. Yüz kişilik bir uçağın işletme masrafları için bu sayının yeterli olmadığı açık. Diğer taraftan havaalanında DHMİ'nin 50 civarında (bir kaynağa göre 35), THY'nin 3, acentenin ise 5 personeli çalışmaktaydı. Bu rakamın da haftada iki veya üç uçak seferi için hayli yüksek maliyetler getirdiği tartışılamaz. Şimdi sormakta haklısınız, havaalanının aslında zarar etmediğini ileri sürenlerin gerekçesi nedir? Bu gerekçe aynen şöyle: "THY zarar ediyor olabilir ama THY seferlere devam ettiği müddetçe DHMİ, verdiği hizmetten ötürü kazandığı parayla bırakınız zararı, kâr bile ediyordu."
Aklınız karıştı değil mi? Eğer uçak inerse verilen yer hizmetlerinden ötürü DHMİ kâr ediyor ama THY zararda, çünkü yolcu sayısı az. Uçak zarar ediyorsa havaalanı nasıl kazanıyor diye sormayın; ben anlamam. Sivas TSO yönetimi de işte bu mantıktan hareketle alanın kapatılmamasını talep ediyor. Nasıl ama? "Biz uçağa binmeyelim ama uçaklar yine boş gelip gitsin" mantığını çözebildiniz mi?
İktisatçılar boşuna depresyona girmesin: Bu yeni kârlılık teorisinin izahını ancak bu işlerin Türkiye'deki birkaç uzmanından birisi olan Güntay Şimşek yapabilir.