Daha fazlasını hak ediyorsunuz

Din kardeşinin dar gününde keyfe gelip gerdan kıran, göbek çalkalayan kalpazan takımını zaten adamdan saymıyorum, onlar sıradan ayrılsın; sözüm ötekilere...

Dar yerleriniz geniş olsun eey “Keser döndü sap döndü” medyacıları; içtiğiniz şaraplar afiyet, yediğiniz kebaplar löp löp et olsun ey “Oh olsun şunlara; nasıl da kibirlenmişlerdi” diye hemen ortaya dökülüveren naylon demokratlar... İşte paralelci polislerin kollarını kelepçeleyip intikamınızı aldınız ve almaktasınız. Cem-i cümlenizi, âbâ vü ecdâdınız ile birlikte başbakanın muştuladığı müteakip operasyonlarda da alkışçılığa bekleriz.

Sizden tırsan, sizden ednâ olsun.

Sevinç nöbetleriniz yatıştığında aşağıya sıraladığım bazı sorulara sâlim kafayla cevap vermenizi bekliyorum. Yanlış cevaplar arasında çekilecek kurada kazanan talihsizlere, vergiler ve kargo masrafı enayilere ait olmak üzere 100 kavanoz bal, ilaveten 40 okka tüy dökücü krem ve farmasonlara bile namaz kıldıran seccade armağan edilecektir. Kitap defter serbesttir; birbirinize bakabilir, hatta telefonla joker hakkınızı kullanabilirsiniz.

İşte sorular:

1- Velev ki paralelci polislerin iftirasına maruz kalarak önce 40 bin polisi sürgün eden hükümetin son birkaç ay içinde çıkardığı HSYK, MİT, internet düzenlemesi ve ilk bakışta akla hemen devrimci terör yıllarının “Üç Aliler Divanı”nı hatırlatan Sulh Ceza Hakimliği uygulamasından sonra;

a- Türkiye’nin hukuk nizamında AB standartlarına biraz daha yaklaştığına inanıyor musunuz?

b- Kişinin sahip olması gereken temel hak ve hürriyetleri bakımından diyelim ki geçen seneye göre daha iyi durumda olduğumuzu söyleyebilir misiniz?

2- Hükümetin, yargıda yaptığı radikal atamalardan ve Mussolini’yi, Stalin’i bile, “Ben bunları niye vaktinde akledemedim” diye mezarında ters döndüren “Hukuk reformu” dikkate alındığında;

a- Türkiye’de artık herhangi bir darbe teşebbüsünün engellenmesi için harekete geçebilecek anayasal bir mekanizmanın varlığına inanıyor musunuz?

b- Hükümetin izni, hatta “paşakeyfi” olmaksızın bundan sonra kolluğun ve yargının herhangi bir seviyede bir yolsuzluk olayını soruşturabileceğine güveniniz var mı?

c- Türkiye bir gemi ise son hükümet düzenlemeleri ile Türkiye hangi limana yaklaşıyor: IŞİD’li, PKK’lı ve İsrailli Ortadoğu’ya mı, AB sahillerine mi?

d- Paralel yapılar devletten kazındı diyelim; önümüzdeki günlerde basının daha hürriyetçi ve bağımsız davranabileceğine; işverenlerin yarına daha güvenle bakabileceğine, işçi haklarında -mesela bir daha Soma faciası yaşanmayacağı türünden- bir iyileşme olabileceğine; toplantı ve gösteri hakkının daha ileri seviyede kullanılabileceğine, haberleşme hürriyetinde evrensel standartta garantiler edinebileceğimize dair ufak da olsa bir inancınız kaldı mı?

e- Siyasi muhalefetin son operasyonlardan sonra birdenbire daha sağlıklı işlemeye başlayacağını ve Meclis’in denetim fonksiyonunu daha iyi kullanabileceğini bekliyor musunuz?

Neyse... boş verin bu entel-dantel lâfları; bugünlerden sonra sıradan bir kimsenin; mesela bir işverenin, bir memurun, bir işçinin, hatta sıradan bir öğrenci veya emeklinin sağına soluna bakmadan, endişelenmeden, fişlenir miyim korkusuna kapılmadan -velev ki- hükümet aleyhtarı bir ifadede bulunabileceğini bekleyebilir misiniz?

Eğer bütün sorulara içtenlikle yanlış cevap verdiyseniz sizi kutlarım. Sentetik balı da, tüy dökücü kremi de, bînamazlara namaz öğreten seccadeyi de bir tarafa bırakın; daha fazlasını hak ediyorsunuz dostum; daha fazlasını...


Kaynak (Arşiv)