Cumhurbaşkanlığı seçimi ve topal ördek meselesi

‘Lame duck’, yani topal ördek tamlaması, ABD’nin siyaset ikliminden doğmuş bir tabir. ABD başkanı seçildiğinde, seçim sisteminden ötürü eski başkan 4 ay kadar devlet işlerinin sekteye uğramaması için görevini sürdürüyor. Bu durumda ikinci kere seçilememiş her başkan, siyaset dilinde ‘Topal ördek’ diye adlandırılıyor. Yine Anglo-saxon siyaset geleneğine göre eski başkan bu 4 aylık sürede ülkeyle ilgili önemli kararlar alamıyor.

2010 yılında Başbakan R. Tayyip Erdoğan, başkanlık sistemiyle ilgili projesini kamuoyuna duyurduğunda bazı gözlemciler, Abdullah Gül’ün artık ‘Lame duck’ durumuna düştüğünü ileri sürmüştü. O tarihte Gül’ün görevinin tamamlanmasına daha 5 yıl vardı ve tabiatıyla bu erken ve zorlamalı bir yorumdu. Bu yorum aynı zamanda Gül ve Erdoğan’ın birbirlerine halef-selef olma ihtimalinin yüksekliğini vurguluyordu.

Ne var ki 2010’dan bu yana geçen dört yıl zarfında başkanlık sistemine sert eleştiriler yöneltildi, Başbakan geri adım atmış göründü fakat zihninde en azından ‘Partili Cumhurbaşkanı’ çeşnisinde bir yarı başkanlık modeli taşıdığını hiç saklamadı. Üç dönem üst üste vekil seçilenlerin 4. dönemde ara vermesine dair AK Parti’nin kendi kendine koyduğu centilmenlik kuralıyla Başbakan için ‘Başkanlık’tan başka siyaset yolu da kalmamıştı; bu kural, bu yılın yaz aylarında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin tansiyonunu çok erkenden yükseltmiş bulunuyor. Ekim 2007’de Anayasa’nın 102. Maddesi’nde yapılan değişikliği hatırlayalım: Artık devlet başkanı genel oyla halk tarafından seçilecek; ilk seçimde yüzde 51’i bulan aday seçilecek, bu olmazsa ikinci turda en çok oy alan iki aday çekişecek. Halk oyuyla seçilmek yeni cumhurbaşkanına yeni yetkiler vermiyor ancak, hükümete ve diğer seçilmişlere karşı fiilî bir üstünlük sağlayacağı kesin. Doğrusu bu model, halen uyguladığımız parlamenter sisteme pek uymuyor. 2007 değişikliğinin bu garip tasarımı, 2015’te Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olacağı varsayımının eseridir ve daha şimdiden baş ağrıtmaya başladı.

Niçin ve nasıl; şimdi bunun sebeplerini inceleyelim:

1- Abdullah Gül, bu yıl yapılacak seçimde aday olmayacağına dair bir açıklama yapmadı ve yapmayacak gibi görünüyor. Aynı siyasi kökten gelmiş iki adayın halkın karşısında sandık yarışına girmesi sancılı geçebilir.

2- Başbakan için devlet başkanlığından başka yol kalmadı. Seçimin tabii adayıdır ve daha şimdiden adaylığı açıklandı. Ne var ki Gezi ve 17 Aralık olayları, hiç hesapta olmayan gelişmelere yol açtı.

a- Başbakan otoriter ve kamplaştırıcı bir yaklaşımla seçmenlerini ‘koyu taraftar’ şeklinde pekiştirmeyi seçti. Öte yandan kendisini desteklemeyenleri, sert bir dille karşı kampa iterek onlar üzerinde yer yer nefret diline kadar uzanan itici bir siyaset uyguladı, uyguluyor.

b- 17 Aralık’tan sonra gerginlik siyasetinin dozu kaçtı; âdeta ekseninden çıkarak bir hayat-memat konusuna dönüştürüldü. Başbakan, partili bakanlarına yönelik yolsuzluk soruşturmasından sonra, soruşturmaya katılan bütün polisleri, savcıları ve hâkimleri etkisiz hale getirdi. Yönetmelik ve kanun değişikliklerine gitti.

c- Bununla yetinilmedi; baş ağrıtabilecek, toplumsal hoşnutsuzluğa yol açabilecek bütün hükûmet icraatları hakkında hemen “Ben yapmadım, onlar yaptı” anlamına gelen bir kampanya ile devlete sızan paralel çeteler suçlanmaya başladı. Başbakan bu uğurda Orduyla, Ulusalcı kesimle, BDP-PKK çizgisindeki siyasetçi ve eylemcilerle yeni ittifak arayışlarına girdi. Bu telâşın sadece mahalli seçimlerle ilgili olmadığı, daha ziyade Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine zinde ve güçlü girmek endişesiyle ilgili olduğu açıktır.

3- Şu gün itibariyle Başbakan ve yakınlarına yönelmesi muhtemel herhangi bir ithamı soruşturabilecek mercî kalmamış görünüyor. Başbakan, 2014 telâşıyla bir mânâda kendini ‘Lame duck’ durumuna getirdi denilebilir. Ciddi ithamlar altındaki bir hükûmetin, yargı ve yürütme arasındaki dengeleri yerinden edecek çaptaki radikal kanun değişikliklerine gitmesi, Türkiye’de henüz, “Buna hakkı var mı?” sualini uyandırmadı fakat o tarih uzak değildir. Kanun değişiklikleri, soruşturma delillerini karartacak noktaları yakından ilgilendiriyor. Türk siyasetinin ‘Lame duck’ türünden centilmenlik kuralları yok; mücadele çok sert ve kural tanımaksızın sürdürülüyor.

Hadiselerin temposu böyle giderse, Başbakan’ın Ağustos seçimlerinde aday bile olamama ihtimâli yüksektir. 2010’da herkesin “Tayyib Bey’in hakkıdır” diye baktığı Cumhurbaşkanlığı makamı, 2014’de, ondan gitgide uzaklaşan bir ihtimâle dönüşüyor.


Kaynak (Arşiv)