Cübbesel liberalizm
Oruçlu kafayla elimin kantarına fazla güvenemediğim için bir nevi Servet-i Fünun edebiyatı ile sizleri oyalamaya çalıştığımı elbette fark ediyorsunuz. İşte şimdi de sizlere diyanet dünyasının moda ve tasarım boyutuyla ilgili bazı dikkatlerimi arz etmeye çalışacağım efendim.
Camiye gidip “Bizimki bugün hangi cübbeyi giymiş, pantolon ve gömlekle kombin yapabilmiş mi?” gibi sorulara cevap aramak galiba ayıplanan ‘Tecessese’ fiili kapsamına giriyor lâkin İmam efendilerimizin cübbeleri artık cami sınırlarından taşarak hayatın her safhasında görünür hale geleli beri böyle ayrıntıları kafaya takar oldum. Meselâ Diyanet reisimizin son Amerika seferinde taşıdığı zarif ve elegant cübbe dikkat edilmeyecek gibi değildi ve her haliyle garbın estetiğiyle ezelî ve kadim şark’ın ‘medeniyyet’ imtizâcını aksettiren bir şıklık tufanı estiriyordu. Nitekim camilerde imamlarımızınki, öyle miydi? Kaamet getirilince imamlar, ellerine ne geçerse sırtlarına geçirir mihraba seğirtirlerdi. Şimdi maaşallah hassaten dik yakalı, omuz ve kol yenleri nakışlı, dikiş yerleri biyeli, zırhlı ve rengârenk cübbeleriyle minberlerimiz gözlere de hitab ediyor.
Camiye gidip vecd ile mânen ayakları yerden kesilmek yerine imamın cübbesi ile ilgilendiğim için kendimi ayıplıyorum ama naapiim yine de merak ediyorum. Hocam, bu cübbeler DİB tarafından kaleme alınan bir ‘cübbe yönergesi’ uyarınca mı biçimlenmektedir acaba? Hani askeriyenin üniforması gibi, cübbelerde de dini ve manevi hiyerarşiyi gösterir rütbe işaretleri bulunuyor mu, yoksa imam kardeşlerimiz kendi zevklerine veya cami derneğinin bütçesine göre dini malzemeler satan store’lardan birer cübbe mi ediniyorlar? Çünkü bakıyorum Başkan’ın cübbesi diğerlerinden çok daha süslü, nakışlar omuz ve göğüsten başlayarak eteklere doğru uzanıyor.
Reistir ne isterse onu giyer mi diyeceğiz yoksa bir cübbe yönergesi var mıdır? DİB de bir kamu kuruluşu olduğuna göre keyfîlik olmaz. Mesela bunun yazlık-kışlık melbusatı olur filan. Yav, bi internete göz atayım dedim; aa, reklam olmasın diye adını vermiyorum, bir dini malzeme pazarlayan web sitesinde o kadar renk ve çeşitte cübbe satışa sunulmuş ki şaşırdım kaldım. Bazı cübbe modellerinin isimleri arz ediyorum: Lüks Buhara yaka bordo biyeli, Asr cübbe, Berâ haki cübbe, Muhteşem bordo cübbe (Trabzonlu bir stilistin tasarladığına eminim!), Mâvera cübbe, Ulyâ cübbe, Mimar Sinan krem cübbe, Haseki cübbe, Huzafe cübbe ekru, Tuğrab cübbe, Fetih cübbe ve sıkı durun arkadaşlar ‘Mütevazı mavi cübbe’. Kaç kuruş be bu gönülsüz cübbe, alayım bi tane! Yağmurlu havada ekstra güzellik. Ceb ki levâzım-ı asliyedendir! Peki, rütbe gösterir bir nişane var mı, yok. Belli ki ‘bütçene göre takıl şekerim’ yaklaşımı benimsenmiş. Mesela Hanedan cübbe yeşil’in fiyatı 300 kâat; öyle her vakitten önce esansa bulanmaya hâcet yok, kendiliğinden kokulu bu kumaş. En pahalısı Âşiyan cübbe; sipariş üzerine 10 günde dikiliyormuş. ‘Hediyesi’ 600 kâada yakın fakat değer azizim.
Şu kadarını anladım ki cübbe dünyasında hiyerarşi, rütbe filan yok. Parayı bastırıp Sultan Palamut’u bile hasedinden çatlatacak bir cübbe edinebiliyorsun icabında. Takvâ ölçecek bir mezura henüz icad edilmediğine göre talebin dalgalanmaya bırakılması ne güzel. Şu serbest piyasa ne güzel şey canım. Elliye yakın cübbeden bütçene göre dilediğini seçip telebbüs ediyorsun.
Yerim olsa size sarık piyasasından da bahsetmek isterdim; yolculukta kullanmak için sarık çantası bile tasarlamış özel sektörümüz. Yazımı satıştaki dört sarık modeli ile noktalıyorum: İmam sarığı, İmam sarığı padişah modeli, Sultan modeli, Padişah imam sarığı. Para da değil ha; en babayiğidi 30 kâat felan… Yahu bu site bir ummân, bir ummân…