CHP'yi kim rehin aldı?

-Hocam, Kılıçdaroğlu dün grupta 16 maddelik demokrasi manifestosu açıkladı, ne diyorsunuz?

-Günaydın diyorum Çekirge, günaydın, hayırlı sabahlar!

-Nasıl yani, kime günaydın?

-Kim üzerine alırsa ona günaydın diyorum. Konuşmayı dinledim, maddeleri tek tek gözden geçirdim. Birinci maddesi mânidardır; "Yemin etmeyeceğiz" diyor. Ötekiler dolgudur ve gerekçe hükmündedir fakat pek zayıf buldum. Mesela 3, 4, 5 ve 6. maddeler birbirinin devamı hükmünde cümlelerdir. Her cümleyi bir paragraf yaparak sütun doldurma modası var ya, onun gibi bir şey. Hal böyle olunca manifesto maddeleri 12'ye iniyor. Niçin 16, niçin 12 veya niçin daha az veya fazla değil? Belli ki aceleyle akla ne gelirse yazmışlar. Böyle olunca inandırıcılığını ve etkisini kaybediyor.

-Hmm, bakayım, bir de Anayasa'nın 90. maddesine atıf yapan bir paragraf var. Ne demek bu sizce?

-Şu demek; CHP, konuyu uluslararası platformlara şikayet etmeye hazırlanıyor galiba. Mâlum, CHP bugüne kadar bir nevi siyasi otarşiyi savundu. "Biz biliriz işlerimizi/ İşimiz kimseden sorulmamıştır" gibisinden hani.... Hatırlayacaksın sözlerini Cahit Külebi'nin yazdığı Atatürk Oratoryosu'nda kızlar korosunun repliğidir bu, aynen şöyle: "Biz biliriz bizim işlerimizi? /İşimiz kimseden sorulmamıştır /Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle /?Başımız yere eğilmemiştir.?" Şimdi anlıyoruz ki, CHP "Karım değil mi severim de döverim de" yaklaşımından vazgeçerek derdini AİHM'ye falan götürecektir. İçerde ulusalcı, dışarda enternasyonalist! Doğrusu 29 Temmuz 1931 tarihli ve 1850 sayılı kanuna imza atan bir partinin son genel başkanı için ibret verici bir inkişaftır bu Çekirge...

-İlginç, nedir o kanun; ne hakkında?

-Açar Düstûr'u bakarsın; yazılıdır orada...

-Hocam, niçin bu kadar kısır bir politika izliyorlar sizce; neticede onlar da biliyor ki yemin edecekler, başka ihtimâl yok!

-Bu söylediklerimden kimseye bahsetme Çekirge. Başta Kemal Bey olmak üzere, CHP içindeki âkil insanlar bu durumdan hoşnud değiller. Fidyecilerin eline düşmüş rehineler gibi konuşuyorlar sanki. Bir ara Kemal Bey Stockholm sendromundan bahsetmişti ya, şimdi o hadisedeki rehineler gibi, kendilerini esir alan otoriteye aykırı şey yapamıyorlar gibi geliyor bana. Mecbur kaldıkları için midir, haydutlarına âşık oldukları için midir bilemem fakat davranışları mantıklı değildir ve başta kendi seçmenlerini bile inandıramadılar. Seçmeni CHP'ye "Meclise git ve görevini yap" diyor, verilen oyun anlamı da budur zaten.

-Peki, CHP'lilerin hep iddia ettikleri bir şeyi dün Kemal Bey de tekrarladı, diyor ki, "Ülkemize çok partili rejimi ve demokrasiyi getiren parti olarak..." doğru mu bu?

-Şeklen doğru tabii ama muhtevası öyle değil. CHP, çok partili hayatı kendi paşa keyfi öyle istediği için getirmedi ki, dünya konjonktürüne, harpten galip çıkmış demokrasi blokunun ağırlığına karşı koyamadığı için çok partili hayata geçmek zorunda kaldılar. Madem o kadar güzel bir şeydi, daha önce niçin geçmediniz, diye sorarlar adama. Hattâ daha ileri giderler; Tek partili hayatı niçin başlattın, muhalif basını, muhalif partileri niçin susturdun, örgütlenme, sendikalaşma, söz söyleme hakkını niye baskı altına aldın diye devam ederler.

-Mâlum, millet henüz olgunlaşmadığından...

-Bırak bu boş lâfları Çekirge; CHP'lilere kalırsa millet hâlâ olgunlaşmamıştır ve olgunlaşacağı da yoktur. Bidon kafalılar edebiyatını ben çıkarmadım, CHP'li kafaların eseridir. Bana kalırsa 1919 yılının ağır şartlarında genel seçime giderek parlamentosunu yenileyen, o çok renkli I. BMM'ni seçen, çok partili hayat tecrübesine sahip Türkiye, tek parti yönetimine asla lâyık değildi. CHP'nin mâkus talihi, Takrir-i Sükûn Kanunu'yla başlar ve bugüne kadar gelir...

-Peki n'olacak şimdi?

-Buna rehin alınanlar değil, rehin alanlar karar verecek Çekirge. Görünüşe göre CHP, birşey yapabilme değil, yaptırmama hünerine güvenmiyor fakat bu gidişat, CHP'nin ciddi surette bölünme riski taşıdığını gösteriyor. Atatürk'ün kurduğu parti, Gazi Meclis'i boykot ediyor; bunun hesabını Kemal Bey'e soranlar çıkar elbet.


Kaynak (Arşiv)