CHP nasıl kurtulur?
Biliyorum üstüme vazife değil ama, duyarlı ve ülkesini seven her vatandaş gibi üzüldüğüm için bir şeyler yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Hayır, CHP, sadece CHP değildir; ondan daha fazla bir şeydir. Ne desem, nasıl desem?..
Meselâ Ankara Kalesi gibi, meselâ buharla çalışan kara trenler gibi, meselâ Resmi Gazete veya Etnografya Müzesi gibi bir değerdir bizim için. Cumhuriyet'in ilk yıllarına dair, Tek Parti devrinden müdevver bir hâtıra.
Vaktiyle bir Yavuz zırhlısı vardı; şimdiki çoluk-çocuk takımı bilmez o şanlı harp sefinesini. Yakın zamanlara kadar her kahvenin duvarında ille de bir Gazi M.Kemal, Kâzım Karabekir ve Mareşal Fevzi Ãakmak fotoğrafı ile bir Yavuz zırhlısı resmi mutlaka bulunurdu (ara sıra Adalı Halil, Kel Aliço veya Kara Yusuf gibi cihana nam salmış pehlivanların portrelerine de rastlardık). Bu Yavuz, işte o Yavuz; memleketi birinci umumi harbe sokan o uğursuz sefine hani. Sonraları, aklıevvel İttihatçılarımız onu bir Şark numarası ile satın alarak Osmanlı Bahriyesi'ne katmışlardı da Cumhuriyet'i müteakip ağır bakım masraflarından kurtulmak için koca Yavuz'u hurdacı mütayitlere verip jilet yaptırmıştık.
Hayır, hayır; CHP'nin eritilip jilet yapılmasına kat'iyyen rıza gösteremem; zaten o jiletler de bir şeye yaramaz ama olsun; tarihî hâtıralara sahip çıkmalıyız.
Bunun üzerine oturup, "CHP nasıl kurtulur" diye bir güzel düşündüm. Aşağıda aklıma gelen parlak fikirleri birer birer sıralıyorum:
1- Müze yapmak: Yapalım ama CHP'nin ilk tarihî binası sizlere ömür. Yeni binayı derseniz mimarlık açısından silik, sıradan, bir gökdelen yavrusu. Velev ki müze yaptık; içine ne koyacağız? Baykal'dan başlamak üzere bütün genel başkanların büstlerini, balmumundan yapılmış (hani Madame Tussauds müzesinde olduğu gibi) heykellerini koyarız. CHP'li vekillerin 1923'ten bu yana Meclis'te yaptıkları konuşmaların zabıtlarını, vekillerin büyütülmüş vesikalıklarını da asarak, en geniş katı ise CHP'nin memlekete yaptığı hizmetlere tahsis ederiz. Siz o salonu nasıl doldurabileceğinizi düşünürken ben öteki maddeye geçiyorum.
2- Devletleştirmek: İstimlâk eder kamulaştırırız CHP'yi; böylece partiden kavga-gürültü sesleri kesilir. Mal varlıklarını dondururuz; böylece İş Bankası'ndaki CHP hisseleri hazineye geçer. Kimin başkan olacağına başbakan ve bakanlar kurulu karar verir, hatta seçimlerde hangi vilayetten kimlerin vekilliğe namzet gösterileceğini de devlet büyükleri kararlaştırırlar.
Ne kızıyorsunuz yahu; Tek Parti devrinde aynen böyle yapılmıyor muydu yani?
Geçiyorum öyleyse öteki maddeye:
3- Özelleştirmek: Şimdi moda öyle; kamulaştırdıktan sonra yüzümüze-gözümüze bulaştırdığımız kurumları üçe-beşe bakmadan açık artırma ile ihaleye çıkarıyoruz. Gayrı yerli mi olur, ecnebi mi olur, bir firma çıkıp satın alıyor. Ooh, kurtuluyoruz böylece yükten. Şimdi CHP'yi de özelleştirirsek bence çok talibi çıkar. Meselâ Amerikalılar kat'iyyen dayanamazlar, hemen hesabını çıkarıp, "iki seneye kâra geçeriz, alalım" diye bastırırlar parayı. Onlar müşteri olmazsa Batı üniversitelerinin yakındoğu kürsülerine destek veren vakıflardan mutlaka birisi alıcı olur.
Gönül ister ki CHP'yi bir yerli firma alsın; gül gibi müessese ele-yabana gitmesin, fakat şöyle bir mahzuru var: Bizimkiler böyle tarihî yerleri turizme açmayı pek severler hani. İki gün sonra CHP Restaurant, CHP Resort Hotel felan gibi şeyler yapmaya kalkışabilirler.
Birader siz de her şeye bir kulp takıyorsunuz; size fikir beğendirmek ne zor şeymiş?
4- Ordu'nun CHP'ye el koyması: Bu fikir bence karşıdan çok parlak gibi görünüyor ama kısa zamanda ordunun yönetim tarzı, CHP'nin idari üslubuna dönüşürse ben karışmam. Düşünün, altı ayda bir olağanüstü kurultaylar, hizipler, kavgalar, havada uçan sandalyeler.
Yok yok, bu iyi bir fikir değil; geri alıyorum.
5- Baykal'ı cumhurbaşkanı yapmak!
"Yahu sen şimdiye kadar nerelerdeydin; bu akıllar nasıl bir akıllar?" diye hayranlık dolu sözlerle beni alkışlamaya başladığınızı görür gibiyim. Eksik olmayın efendim, vatana hizmet görevimiz; bu akıllar memlekete feda olsun!
Efendim, anlayamıyorum... evet..., hmmm! Bir arkadaş diyor ki içinizden, "efendim" diyor, o zaman da "Cumhurbaşkanlığını Baykal'dan nasıl kurtarırız" diye çare aramaya başlamaz mıyız diyor. Valla olabilir; şahsen benim için Sayın Baykal'ın canı istediği kadar cumhurbaşkanı olarak kalmasında sakınca yoktur fakat derseniz ki, "Baykal giderse CHP'de iç kavga bitmez; bu defa onun yeri için kavga başlar" evet, bu fikri ciddiye alırım.
Peki ne yapmalı o zaman?
Ne, "döner başkanlık sistemi" mi; nasıl olacak o?
Haa... arkadaş diyor ki, Baykal partinin ebedi şefi olarak fahri genel başkan gibi yerinde kalırken öteki hizipçi genel başkan adayları da kur'a ile birer sene başkanlık yaparlar diyor. I-ıh, tutmadım bunu ben; bayat bir fikir, "eşbaşkanlık" mı nedir, o uygulamayı andırıyor.
Kusura bakmayınız beyler, benden bu kadar... efendim?.. Anlıyorum... hmm. Bir başka arkadaş CHP'lilerin alayının birden bir tasavvuf tarikatine girerek dünya hırsından ve iktidar tutkusundan âzâd olabileceğini hatırlatıyor ama laikliğe aykırı şekerim! Üstelik hırsı kalmamış bir politikacı neye yarar ki, akmayan musluk gibi bir şey olur o!
Hayır efendim, lütfen şu "jilet yapalım" tezahüratını bırakınız, bize yakışmaz. İkinci sıradan bir beyefendi söz istiyor, dinleyelim, buyrunuz efendim, evet..., eveeet..., anladım; harika bir fikir! Beyefendi diyor ki, "hiçbir şey yapmayalım, bırakalım dağınık kalsın!" Ne diyorsunuz? Evet diyenler?.. Kabul edilmiştir.