Ceste ceste, gıdım gıdım
Mevcut da dâhil üç farklı seçim sistemi uygulamasının tartışmaya açılmış olması, “Aa ne demokratik bir şey” duygusu uyandırıyor.
Seçeneklerin varlığı güzel; peki seçenekler niçin sadece bunlarla sınırlı? Meselâ benim gönlüm, tek vekilliğe tahsis edilmiş bölgede adayların, lider baskısı olmadan kıyasıya yarışabileceği, üstelik barajsız bir seçimden yana; o tercih de listeye konulsaydı ortalık ne güzel karışırdı!
“Şu üç şıktan birini seçelim” demek, “benim için fark etmez; her üçü de bizim için avantajlı” anlamına gelir. Bu paket için şöyle-böyle iki aydan beri büyük beklenti oluşturuldu, dışarıya kısmî haberler sızdırıldı, tansiyon ölçümleri yapıldı. Paketin muhtevasına bakınca, “Acaba hangi madde için bu kadar uzun süre müzakere ve tefelsüf edildi?” diye meraklanıyor insan. Bana göre olsa olsa seçim sistemi üzerinde teemmül edilmiş olsa gerektir.
Peki gerisi? Hiçbirinin değerini küçümsemeden söylüyorum; öyle uzun süre düşünüp tartışılacak niteliği haiz bir madde göremedim. Yaklaşık yirmi civarındaki maddenin kısm-ı âzâmı, beklentiyi karşılayacak, insanları heyecanlandıracak bir nitelik arz etmiyor. Sair zamanda birer ikişer hayata geçirilse kamuoyu bunları olağan karşılardı. Seçim sistemi ve partilere Hazine yardımı şıkkı dışında öyle uzun zaman düşünülüp olgunlaştırılacak bir yenilik, bir “sürpriz” yok. Hepsi de son derece tabii, hatta gecikmiş tedbirler...
Bütünü itibarıyla yönetime vatandaş katkısını artıracak tedbirler. İstikameti doğru ama üzerinde bu kadar tartışma çıkarılacak kadar heyecan verici değil. Muhalefetin burun kıvırmasını da anlayışla karşılıyorum; bu edâ, esasen onların niçin muhalefette bulunduklarını ve yerlerini niçin lâyık-ı vechile dolduramadıklarını gösteriyor zaten. Öte yandan paketi tebrik ve tebcil etmek için birbirini iteklercesine sıraya girmenin âlemi de yok. Daha fazlasını ümid etmemizi sağlayan heyecanlı ve biraz uzun bir hazırlık döneminden sonra, muhalefetin bile hayır diyemeyeceği bir paket açıklandı.
Başbakan’ın demokratikleşme konusunda daha cesur davranmak için istekli olduğu hissediliyor. Açıklamanın yarısını kaplayan “esbâb-ı mûcibe” takdiminde niçin “tutuk” bir liste hazırlandığını ima eden önemli imâlarda bulundu: Seçimlerin eli kulağına gelmişken açıklanacak radikal bir paket seçmeni huzursuzlandırabilir, muhalefetin puan kazanmasına yarayacak açık pozisyonlar oluşturabilirdi; o yüzden “muhalefetin bile hayır diyemeyeceği” ama esasen hayli geciktirilmiş bir paket sunuldu ve şimdi hayli zaman bu paketi tartışmamız bekleniyor. Neticede kimse tatmin olmadı ama pakettekilere tek tek hayır denilemez.
Benim gibi safdilleri, “ne bekliyorsunuz; yapsanıza” diye sabırsızlandıran şeyler, politikacılar için marjinal faydası yüksek ve öyle zamanlı-zamansız elden çıkarılmayacak hayatî erzak hükmünde. En uygun zaman kollanarak ve ceste ceste, taksit taksit, gıdım gıdım, iyi ambalajlanarak takdim edilmesi gereken jestler yani. Bu gibi siyasi incelikleri anlamayan benim gibi acûl safdillere verilecek cevap, insanı utandıracak kadar basittir: “Toplum henüz hazır mı bakalım?” derler, “Yenidoğan bebeğe ilk günden bulgur pilavı verilmez” derler, “Mevzu demokratikleşme bile olsa adımları makul bir takvime göre hesaplayarak atmak gerekir” derler, daha da anlamazlık ederseniz, “Tedrîc esastır ayol, sen bunu bilmiyor musun?” derler.
Ee, bu dahi demokrasinin cilvelerinden...