Çehar-ı se; severler güzeli...
Taliban ve Usame Bin Laden'in eylemleri, ABD dış politikası ile ilginç paralellikler sergiliyor; her ikisi de insan zekâsını küçümseyen, kaba, etkili ve dolambaçsız bir tarzda çalışıyorlar.
Taliban'a fatura edilen Riyad'daki terör eylemi, bölgedeki Amerikan politikalarının önünü açan bir buldozer gibi fonksiyon ifa etmeye başladı. Bu gelişmelerden çıkarılacak sonuç, Suudi Arabistan Krallığı'nın, Ortadoğu ve İslâm dünyası içindeki eski rolüne ve yerine tez zamanda vedâ edeceği gerçeğidir.
Ortadoğu'da bilinmeyen bir yerde Usâme ile Saddam'ın, can sıkıntısını gidermek için akşama kadar tavla oynadıklarını duyarsam hiç şaşırmayacağım doğrusu.
*
Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, mahkemeye CHP kanalıyla gelen iptal davalarını kastederek "Senato'ya döndük" diye şikayetlenmiş. Haklıdır ve doğru söylüyor. Atatürk'ün Anayasası'nda Anayasa Mahkemesi diye bir kurum yoktu; bu kurum 1961 Anayasası'nın eseri; üstelik bu anayasa bir de Senato öngörmüştü ve bunca düzenleme, bizde hâlâ görev sınırları iyi belirlenmemiş yasama ve yürütme güçlerinin elini kolunu bağlamak için yapılmıştı. 1982 Anayasası, Senato'yu kaldırdı; bu boşluğun Anayasa Mahkemesi tarafından ikame edilmesi, günün ve devrin mânâ ve ehemmiyetine uygundur.
*
Dışişleri Bakanı, Sofya'daki Türk Büyükelçiliği'nde verdiği resepsiyona, Bulgaristan'da faaliyet gösteren bir Türk okulunun temsilcilerini de kabul ettiği için Star gazetesi, rejimin tehlikeye girdiği ikazında bulunuyor. Toplantıya kimlerin katıldığına bakalım: Bulgaristan Müftüsü, Türk azınlığı temsil eden Hak ve Özgürlükler Hareketi temsilcileriyle birlikte Bulgar Enerji ve Dışişleri bakanları da resepsiyona iştirak etmişler.
Star gazetesine hak vermemek mümkün değil. Bulgaristan'da okul açmak da neyin nesi oluyor; okullar tez zamanda kapatılsın, binalar yıkılsın ve traktör ile sürülerek arsasına darı ekilsin. Eğitim kadrosu ise kurşuna dizilsin ki birilerinin yüreği soğusun!
Yuf çekmeyi düşünüyordum ama değer mi dersiniz?
*
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gençliğinden beri kendi kendine çalışarak hitabet temrini yaptığına dair efsaneler anlatılıyor. Doğruysa garip çünkü Başbakan'ın hitabet üslubu pek demode; vaktiyle bolca "vatan, millet" nutuklarının atıldığı öğrenci mitinglerinden âşinâ olduğumuz bayat bir retorik bu. Üstelik cümleyi bitirmeden önceki kelimeyi, "vurgu gerektirsin gerektirmesin" iki üç elif miktarı uzatarak telaffuz etmesi yanlış.
Bu yaştan sonra hatâ düzeltilmez; gençler "doğru örnek" zannetmesinler diye kaydediyorum.
*
Çok üzgünüm; bir vakitler komünizmin ve totaliter zihniyetin kalesi Rusya'da yüksek mahkeme, başı örtülü vesikalık resim yasağını kaldırdı.
Bunların hepsi sosyal faşist, revizyonist oldular zahir; koca Rusya'yı göz göre göre batıracaklar. Neyse ki Küba ve "emsâli", aklı başında birkaç memleket hâlâ akl"ı selim ile hareket ediyorlar!
*
Ege'den yine hava sahası ihlâlleriyle ilgili kriz haberleri geliyor; halbuki ben yeni bir Kardak kayalıkları bunalımı bekliyordum; iyi oluyor, ilaç gibi geliyor böyle günlerde.
*
Cumhurbaşkanı'mız, Gençlik Haftası münasebetiyle verdiği beyanatta yine "aydınlanma" kavramından bahsetti ve Cumhuriyet'le birlikte tarihimizin en büyük çağdaşlaşma ve aydınlanma hareketinin başlatıldığını ileri sürdü. Bir felsefe sözlüğü açıp "aydınlanma" kavramının gerçek boyutlarını incelemediğini düşünemeyiz; elbette biliyorlardır.
Bazı şeylerden emin olarak başınızı yastığa koymak ne güzel duygu.