Çaktırmadan 'koalisyon'!
-Durumu nasıl görüyorsun üstad; ortalık karışık gibi?-Şimdi soruyu öyle bir tarzda tanzim ediyorsun ki, duyanlar benim kimsenin bilmediği şeyleri bildiğimi, kulislerde neler konuşulduğundan haberim olduğunu zanneder. Yok öyle bir şey halbuki; herkesin bildiği duyduğu şeyleri bir araya getirerek bir tasavvur kurabilirim ancak; o da şudur:
Hükümet tek başına iktidar olmaktan yorulmuşa benziyor; belki de bunca sorumluluk ağır geldi, bir şekilde paylaşmak istiyor; otoriteyi dağıtmak, iktidarı bölüşmek mânâsında söylemiyorum; yetkiyi değil de, sorumluluğu paylaştırmak gibi anlayabilirsin bunu. Bilirsin bizim siyasi geleneğimizde iktidarı paylaşmak diye bir şey yoktur. Bazı otomobil sürücüleri vardır hani, kullandıkları otomobili -diyelim ki bir yorgunluk esnasında- arabada bulunan bir başka şöföre devretmeyi akıllarından bile geçirmezler. At, avrat, yamçı, kamçı, silah türünden bir nâmus objesi sayarlar direksiyonu. İktidar da öyle. Direksiyonu asla devretmezsiniz ama arabada başka birilerinin olması da fena değildir.
-Nasıl yani?
-Şöyle: uzun süre tek başına otomobil kullanmak bir yanda yüksek özgüvene, diğer tarafta yorgunluğa sebebiyet verebilir. CHP'nin durup dururken, Kürt meselesine çözüm metodu aramak için elinde bir demet çiçekle iktidarı ziyarete gitmesinin derinlerde bir mânâsı olsa gerek. Belki önceden zımnî, hesâbî bir davet almış olabilirler! Çok mu cinfikirlilik ediyorum dersin; belki öyledir ama şu manzara, CHP'nin aniden ıslah-ı nefs edip de milli mutabakat arayışına girmesini mâkul göstermiyor pek. Başka şeylerin tezahürü olmalı bu. Hükümet, iktidar otobüsüne yol kenarından yolcu alıyor sanki.
-Niçin alıyor?
-Çünkü şöyle böyle on yıllık bir gelecek planlaması yapıp önünü görmeye çalışıyor hükümet: Mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçimler, ondan önce anayasa çalışmaları, sistem tartışmaları; beri tarafta Ergenekon lobisinin yargı üzerine baskıları... Hükümet, arkayı dörtleyerek orta vadede örtülü protokole bağlı geniş bir koalisyon seçeneğini elinde tutmak istiyor olabilir pekâlâ. Doğrusunu istersen, bir süredir mâruz kaldığı metal yorgunluğunun yıpratıcı etkilerinden sıyrılmak için bu arayış kısa vadede hükümeti rahatlatabilir... Ayrıca unutmamalı ki siyasi çoğunluk hükümette olsa da, Türkiye'de meşruluk üreten güç santralleri hâlâ muhalefet cephesinin kontrolünde...
-Diyorsunuz?
-Yoo, yüksek sesle düşünüyorum sadece; CMK düzenlemesine ancak bu senaryo çerçevesinde mâkul bir izah getirebiliyorum kendimce; kezâ CHP ile yakınlaşma temaslarına da. Başbakan'ın gün aşırı, özel yetkili mahkemeleri eleştirmesi ancak böyle mânâ kazanıyor, çünkü Uludere'de nasıl bir travma yaşadığını bir türlü unutamıyor. Yeni bir meşruiyet kaynağına yönelmesi, kendi hesabınca mâkuldür.
-İmajını düzetmek istiyor denilebilir mi?
-Tastamam öyle; yargıya çekidüzen, CHP ile cicim ayları, Liberallere gülücükler... Tutuklu milletvekillerinin, belli başlı generallerin, entelektüellerin salıverildiğini düşün bir an; belli cenahtan nasıl aferinler yağdığını düşün! Bu arada aslî seçmen tabanını tutmak için devâsâ cami projeleri, kürtaj tartışmaları, eğitim reformu gibi "Muhafazakâr" soslu hamleleri de bir kenara yazmayı unutma. Eyüp'teki Pierre Loti semtinin ismini değiştirmek için sazanlar atlasın diye açılan polemiğe dikkatini çekerim ayrıca. Tesadüf filan değildir; sun'i, zorlama gündem maddeleridir ve geniş çerçeveli koalisyon arayışları esnasında tabanda oy kaybına uğramamak endişesinin tezahürleridir. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulguru da kollamak lazım neticede...
-Bir cümlelik özet yapar mısınız; aklım karıştı da...
-İktidar, kimyâsındaki terkibi yeniden gözden geçiriyor Çekirgeciğim anlayacağın tâbirle; sabreyle bakalım encâmı nice olur; yaşayan görür!