Bu olmadı Gülistan, yenisini yapalım!

-Aziz üstâdım; sevinmemişe benzer bir hâliniz var; oysa ki dünün gazetelerini gören Türkiye’de bayram var zanneder neredeyse?

-Sevinmemek değil Çekirge; böyle bir demde her şeye rağmen sevinmemek, somurtmak bir insan evlâdına yakışmaz. Artık kan akmayacağı için seviniyorum; silâh zoruyla siyâset yolu kapandığı için çok memnunum; sadece hâdisenin tabiatına bakıp düşünüyorum...

-Nedir düşünceniz üstâdım, biz de bilsek...

-Şöyle Çekirge: Her devlet, meşrû çerçevede silâh edinme ve kullanma tekeline sahiptir. Ordunun, polisin, orman korucusunun, gümrük bekçisinin envanterinde silâh bulundurması ve icabında kullanması şu mânâya gelir; “Kanuna aykırı davrananı hukuka silah zoruyla itaat ettiririm”. Ayrıca bu mantık, devlet güçlerinden başka kimsenin silah taşıma ve kullanma hakkını da ortadan kaldırır. Niçin senin, benim veya komşularımızın silâhı yok; niçin yanlış gördüğümüz işleri şahsen silâh çekerek halledemiyoruz; çünkü devlet, silah imtiyazını tekelinde tutmakla âdil davranacağına dair vatandaşına söz vermiştir.

-Bunlar mâlum şeyler be hocaam?

-Ukalâlık etme, dinle; Öcalan niçin 14 yıldır İmralı Cezaevi’nde mahkûm; çünkü silahlı örgüt kurdu, bu örgüt devlete isyan etti, suç işledi, onun için. Aynı adam bugün barış meleği pozisyonunda. Yazdığı metni, bütün Türkiye nefesini tutarak dinledi, rahatladı, takdirler ayyûka yükseldi. Şimdi kapalı tutulduğu hücresinde kendisinin ne kadar önemli ve vazgeçilmez bir lider olduğunu düşünüyordur haklı olarak. Sualim şöyle: Eğer bu durumda bir gariplik görmüyorsak, neticede silahla hak aramak doğru demektir! Herkes silahlı siyasetin bittiğini söylüyor, inşallah doğrudur ama bu noktaya gelmemizi de yine silahlar belirledi. Devlet güçleri, silah kullanma imtiyazının hakkını veremedi; buna mukabil karşı taraf en azından pes etmedi, devama tâkati yetmese de ayakta kaldı. Devlet bunların silahla bir şeyler yapamayacağına inansaydı, riske girip hapisteki bir hükümlüye bu kadar onurlu ve kritik bir rol verir miydi?

-Yani?

-Devlete silah çekmişsin, adam öldürmüş terör yapmışsın ama bir şekilde bugün onurlu bir çıkış kapısı aralamış devlet sana. Oysa klasik işlemler dizisi belli; yakalanırsın, yargılanırsın. Eylemine göre ceza görür veya salıverilirsin. Bu şema bu defa işlemedi, tersi oldu. Eğer bu tabii ve makbul bir durum ise oturup devleti yeniden tarif etmek lâzım diye düşünüyordum az önce sen geldiğinde.

-İstisnâi bir dönemden geçiyoruz ama hocam; her şeye rağmen 21 Mart’ı yaşamak güzeldi.

-Benim için de güzeldi; vatandaş bayram etmekte haklı. Devlet kaportayı çizdirdi bu arada ama. Bu önemli. Artık lâmı-cimi yok devletle ahalî arasındaki misâkın adam gibi yeniden kurulması lâzım; eski hâl muhâl! Nasreddin Hoca, bilirsin rüyasında sakalından fare geçtiğini görünce sabah ilk iş sakalını keser; sebebini soranlara da “Yol olmasın diye kestim” der. Silah üzerinden siyasetin erdemsizliğini vurgulamak için bu misâkın yeniden tesis edilmesi şart oldu.

-Yeni anayasa?

-Artık zarûret! Önceki gün, eski devlet telakkisi sona erdi, hikmet-i hükûmet anlayışında derin bir inkılâb oldu. Devletin boyaları döküldü, Afrodit heykelinin barsakları göründü. Zor oyunu bozduysa, oyunu yeniden kurmak, kartları yeniden dağıtmak lâzım.

-Aman be hocam, bırakmazsın ki şurada bir lâhza olsun sevinelim...

[email protected]


Kaynak (Arşiv)