Bu da benim kartvizitim!
Bu bir memleket meselesi; Cumhurbaşkanı’mız Sayın Erdoğan’ı üzmeye kimsenin hakkı yok; özellikle de Merkez Bankası’nın; lütfen yani!
Yargı, yürütme, yasama, ordu, işverenler, basın, esnaf, finans ve bir sürü sivil toplum kuruluşunun ister istemez biat ve sadakat yemini etmesinden sonra Merkez Bankası’nın Sayın Erdoğan’a karşı sanki hakikaten bağımsız filan olabilirmiş gibi dayılanmaya ve pırlanta değerinde para politikası tavsiyelerine karşı kulağının üstüne yatmaya kalkması, afedersiniz ama densizliğin ta kendisidir. Sayın Cumhurbaşkanı’mız bizzat kendisinin bile bağımsız ve tarafsızlığı bıraktığı önemli bir dönemde, böyle afedersiniz ama bağımsızlık filan şeysiler bir yerde küstahlık oluyor.
Merkez Bankası’na buradan ihtar ediyorum; hemen kendini fesh etsin, başkanı da çekilip gitsin! Yetmez; bilumum çalışanları sulh ceza huzurunda özeleştiri vererek paralelci eğilimlerini itiraf etsinler. Ardından savcılığa kendilerini ihbar ederek polisimizi yormadan Silivri’ye gidip yatsınlar. Bir ara mahkemeler bakar onlara...
Bunlar önemli, kaydedin lütfen! Bugünden tezi yok, para basma yetkisi bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi ile TCMB’den alınarak ‘Alo Fatih medyası’na devredilsin. Darphane tesisleri sembolik bir fiyatla, meselâ 1 YTL’ye bu güzide havuz kuruluşuna satılsın; sonra kimse kalkıp, “Gül gibi tesisi ölmüş eşek fiyatına yandaşlara peşkeş çektiler” diye vik vik etmesin. Parada gözümüz olsaydı, böyle mi olurduk!
Darphaneyi satın alan havuz kuruluşu, yönetmelik değişikliğine gidip “Havuzbank” adını alsın. Gazetelerimiz her gün bir sayfaya banknot basıp okuyucuya bedava dağıtsın; insanlar da kesim yerlerinden banknotları dikkatlice keserek desteleyip alışveriş etsinler.
Para bollaşsın, refah artsın. Domates, biber ucuzlasın. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı şirketleri rahat nefes alsın. Vatandaşlar Havuzbank’ın dağıttığı banknotlarla göğüslerini gere gere ev sahibi olabilsinler. Mahzuru yok, alan bi daha alsın.
Bi fikrim daha var ve önemli: Havuz’un İngilizce yayın yapan gazetesi artık işi gücü bırakıp (zaten kimse aldırış etmiyor) bütün mesaisini dolar, Euro, pound filan gibi değerli döviz basımına tahsis etsin ve döviz banknotlarına reisin resmini bassınlar. Silahlı Kuvvetler’imiz de öteden beri arzu ettikleri füze savunma sistemleri, uçak gemileri mübayaa edebilsinler. Dış ticaret açığımız kapansın, câri açığımız dengelensin. Verelim kaç kuruşsa; IMF’sini de Dünya Bankası’nı da satın alalım, Batı ekonomisi oklava yutmuş yılana dönsün; ekmeğe muhtaç olup kapımıza gelsinler ama biz âlicenaplık gösterip bunlara üç-beş kuruş verelim. Batağa girmiş Batı ekonomilerine akıl vermek için Saray bünyesinde yiğit bir elemanın önderliğinde bir dink-donk kuruluşu kurulsun ki, arada bu adamdan kurtulabilelim!
Üretimi filan boşverelim; maden işletmeye, fabrika çalıştırmaya, işçinin ağız kokusunu çekmeye paydos. Bastıralım parasını, ürünü dışardan getirtelim. Halkımız yesin, içsin, tüketsin. Artan parayla bütün ülkelere öğrenci yurtları, Türk okulları ve özellikle iktisat fakülteleri açalım; öğrensinler, sevaptır. Halkımız da yarın sandık başına gidince artık tereddüt filan etmesin yani, gürül gürül bastırsın oyunu iktidarımıza; aralarında ben de dahil 400 küsür arslan yollasınlar.
Cumhurbaşkanımız da politika faizidir, faiz koridorudur, üst banttır, şudur budur filan gibi lüzumsuz şeylerle uğraşıp dehâsını ufak teferruata tahsis etmesin. Ona büyük Türkiye’yi kurması için sulh ve sükûn içinde geçirilecek huzurlu zamanlar ve kutlu doğum günleri armağan edelim.
Tutmayın beni, gayet iyiyim; ekonomik mucizenin formülünü tam şeyetmişken aday adaylığımı engelleyemezsiniz. Başkaaan!
Not: Turgay Oğur’a reva görülen çirkin muameleyi şiddetle protesto ediyorum; yalnız değilsin sevgili Turgay.