Borsa'ya ve Fener'in durumuna dair

Hemen her gazetenin üçte biri "n'olacak bu hükümetin hali?", diğer sülüsü "n'olacak bu Fener'in hali?" sızlanmalarıyla dolu; geriye kalan üçte birin hakimi ise Borsa. Borsa sayfalarındaki karışık istatistikler; ancak konunun uzmanlarına hitab ettiğini zannettiğim esrarengiz analizler bir manada Türkiye'nin ıskalayıp durduğumuz çehresini gösteriyor. "Okuyucu anlamaz, okumaz" endişesi ile on puntoluk standart gazete hurufatını bile 14 puntoya çıkarıp, en tirit haberlere bile 72 puntoluk başlığı az gören editörlük anlayışı Babıali'de (?) giderek revaç bulurken, esoterik bir üslupla kaleme alınmış mason belgelerini hatırlatan Borsa yorumları, o beylik "okuyucu anlamaz" endişelerini bile yerle bir ederek, gazetelerin orta yerine yerleşiveriyor. İtiraf edeyim, gerçekten anlamak niyetiyle Borsa sayfalarını birkaç defa kemal-i ciddiyetle didikledimse de işin içinden çıkamadım; ne var ki orta öğretim seviyesinde öğretim görmüş nice ev hanımının, Borsa'yı hünerli bir spekülatör gibi izlediğini ve benim gibilere bir şey ifade etmeyen istatistikleri büyük bir ilgi ve dikkatle yorumladıklarını da biliyorum!

Borsa'ya yatırılan paranın üretim sektörüne akması ve risk faktörü ihtiva etmesi elbette müsbet değerler; ama bu işi meslek haline getirmemiş sade vatandaş sıfatındaki Borsa iştirakçilerini asıl cezbeden unsurun, küçük birikimleri kısa zamanda kara geçirmek olduğu da aşikar; olsun, kar-zararın kardeşidir derler; benim nazarımda Borsa'yla ilgilenmek, at yarışları veya Spor-Loto'dan medet ummaktan daha sahih görünüyor.

Borsa vakıasının Türkiye'nin ortalama zihin vasatı üzerinde ne gibi tesirler uyandırdığını çok merak ediyorum; tahminim şu: Tasarrufunu kısa yoldan büyük şirketler aracılığı ile üretime sevk eden küçük yatırımcı, en azından "kar iyidir-zarar kötüdür" seviyesinde rasyonel bir muhakeme yürütmek durumunda olduğu için Borsa'nın düz mantık üzerinde bir şifa etkisi uyandırması gerekir. Ne var ki Türkiye'deki Borsa hareketlerinin o garip, anlaşılmaz ve irrasyonel siyasi iklimimizden bu kadar çabuk etkilenebilmesi, bu vadideki ümitlerimi kırıyor. Siyasi ve iktisadi istikrarı gölgeleyebilecek en küçük beyanatın bile Borsa'da derhal in'ikas uyandırması sair memleketlerde tabii karşılansa bile, Türkiye gibi siyasetin mantıkdan ziyade saçmalık faktörlerine itaat ettiği bir ülkede Borsacılar da netice itibariyle irrasyonel saikleri ciddiye almak zorunda kalıyorlar. Türkiye'de iktisadi hayatın, Ankara kulislerindeki ciddiye alınmağa değmez spekülasyon ve dedikodulardan hemen etkileniveren hassas yapısı tek kelimeyle ümit kırıcı. İktisadi mantığın, siyasi mantığa bu kadar kolay teslim oluvermesi sıhhat alameti değil.

Falan liderin falan törende, fülan lideri görmezden gelmesiyle Borsa rakamları kımıldayan bir ülke, mantık zemininden hayli uzak demektir. Ne var ki spekülasyon yoluyla para kazanmak için mantıklı bir düzleme ihtiyaç bulunmadığını da fark ediyoruz; hatta siyasetin yevmi dalgalanışları, herkesten ziyade kısa vadeli işlemleri seven spekülatörlerin işine geliyor olsa gerektir. Oysa ki Borsa'nın, siyaset dedikoduları, manasız gerginliklerden ziyade iktisadi faktörleri ciddiye alması, zihni iklimimiz için daha şifa verici neticeler doğurabilirdi. Kısaca sezgi ve kurnazlık yerine hesap ve itidalin daha çok kazandırdığı bir Borsa ortamımız olsun isterdim.

Siyasi iklimine akıl ve hesap yerine spekülasyon ve kurnazlığın egemen olduğu bir zihin düzleminde Borsa'yı da kendimize benzetmemiz tabii görünüyor. Her şeyin "itibari" değerler taşıdığı ülkemizde "itibar" dahi aynı akıbete uğramaktan kurtulamıyor. Bu vasatta Fenerbahçe'nin niçin bir türlü iflah olamadığı sualinin cevabı da kısmen aydınlanmış sayılır; ayrıntılar pazartesine!


Kaynak (Arşiv)