Bol fotoğraf çektirin: Hatıra olur
Bugünlerde muhalefet liderlerinden biri olmak, piyangoda büyük ikramiye kazanmak gibi bir şey olmalı; ne zaman kapının önüne veya hava almak için pencereye çıkıp, "öhö öhö" deseler, onlarca kamera ağızlarına bakıyor.
Doğrusu tadını da çıkarıyorlar hani; hakkı teslim etmek lâzım. Her defasında çehrelerine, Amerikan felâket filmlerinde sıkça gördüğümüz dramatik ve âbus bir edâ vererek, "ben söylemiştim, defalarca uyarmıştım, dinlemediler, burunlarının dikine gittiler" diye "cık cık" makamında hayıflandıktan sonra, "erken seçime gidilsin; erken seçim de çare değildir, en iyisi hükümete oy vermeyin, hatta daha iyisi bize oy verin, kâbustan kurtulalım" yollu akıl taslamalarına bayılıyorum. Şu sıralar bir video kayıt cihazım olmadığı için üzülüyorum ama nasılsa Youtube ve benzeri siteler, bu eşsiz "cık cık" kliplerini yakında yayınlamaya başlarlar.
Biz de seyreder eğleniriz!
Oysaki, kriz çıkarmak için milletvekillerini odalara kapatıp, "gidene gitme demem ama seçimlerde başlarının çarelerine bakarlar" tarzında fiili grup kararı alacaklarına, iki adım mesafedeki genel kurul salonuna girmiş olsalar, şu krize "tayyâreden" de olsa bir kulp takılamayacaktı; bunu yapmak yerine, birer vekil olarak varlık sebeplerini sorgu masasına yatırmak pahasına anayasal ve buz gibi meşrû bir süreci engellemeyi tercih ederek demokrasimize mühim bir katkıda bulundular!
E, ilk seçimde nasib olursa, muhterem ve müstakbel seçmenleri de bunlara bir "blokaj" uygulayacaktır zannımca; belki alan savunması, belki adam adama markaj, belki "one and box".
Merkez sağda durduklarını ileri süren değerli siyasi partilerimiz; burada duvarlara hitab etmiyoruz, sözümüz size!
CHP'nin koltuk değneği olmayı kabullenenler vaktiyle hangi âkıbete uğramış ise; sizi de üç aşağı-beş yukarı öyle bir şey bekliyor; hevesim olmadığı için hiç bilmem; uzaklardan Meclis'in binası nasıl görünüyor acaba?
Bence Meclis bahçesinde, kulislerde, genel kurul salonunda bol bol hatıra fotoğrafı çektirmeliler; ilerde nostalji olur. Pendikspor solaçığının vaktiyle Rüştü'ye attığı ikinci golde olduğu gibi yıllarca torunlarınıza anlatır durursunuz.
Ana muhalefete gelince!
İzledikleri ustalıklı gerilim politikası yüzünden kışkırttıkları cepheleşme yardımıyla oylarını bir miktar daha artırarak yeniden seçilmeleri mümkün görünüyor. Pirüs zaferi! Fakat eminim ki en müfrit ve radikal CHP taraftarı bile sayın Baykal'ın, "Anayasa Mahkemesi 367 talebimizi onaylamazsa vallahi çok fena olur" ritmindeki tehditkâr sözlerini duyunca gözleri faltaşı gibi açılmış olsa gerektir.
Kriz çıkarmakla övünen ve ancak kriz ortamlarında sahne alarak kendini halka "kırık-çıkık uzmanı" diye pazarlamaya kalkışan bu dramatik edâlı muhalefet tiplerinden sıdkım iyice sıyrıldı. "Bana oy vermezseniz bu memlekette buhran olur" tehditlerinden de gınâ geldi.
Bu arada o meşhur grup toplantısında bir amigo edâsıyla "kıskananlar çatlasın" tezâhüratında bulunan AK Partililerin, adayını son güne kadar saklı tutmakla büyük strateji izlediğini düşünen Başbakan'ın ve her konuştuğunda taraflı-tarafsız herkesin yüreğini ağzına getiren Meclis Başkanı'nın kulaklarını çınlatmak isteriz; bu ülkede muhafazakâr siyaset çizgisini takib edenlerin her adım ve kararlarında bir değil beş defa meşrûlukla yetinmeyip, "siyâseten doğruluk" umdesine bağlı kalmalarını unutmamaları gerekiyor. Deniz Baykal'ın Anayasa Mahkemesi kararını baskı altına alan sözlerini birkaç demokrat kalemden başka kimse kınamadı ama yarısını bir AKP'li imâ etseydi, soluğu Yüce Divan'da alması işten bile olmazdı!
Not: Bu satırların kaleme alındığı esnada Anayasa Mahkemesi raportörünün "red" mülahazasında bulunduğu haberi geldi. Bu günlerde Anayasa Mahkemesi üyesi olmak zorların zoru olsa gerek!