Bizim hiç "fren mesafemiz" olmayacak mı?

Bir okul bahçesi düşünün; iki ders arasında (eskiden teneffüs derdik) çocuklar güneşli havayı görünce bahçeye çıkmışlar, oyun oynuyorlar. Çoğu da 10-12 yaş arası kız öğrenciler.

Sıradan bir gün, sıradan görüntüler.

Ama pek de sıradan olmayan bir şey var; çocuklar kabanlarını hemen birkaç metre yakınlarındaki Atatürk büstünün üzerine koymuşlar, sekiz on kaban üstüste gelince büst görünmez hale gelmiş.

Oradan geçen işgüzar bir muhabir iki kare resim çekse, okulun müdüründen başlamak üzere Milli Eğitim Bakanı'na kadar akşam haberlerinde hedef tahtası haline gelirler. Kötü niyetli birinin o fotoğrafın altına neler yazabileceğini düşününüz bir?.. Ortalık birbirine girer: CHP ertesi gün hükümet hakkında gensoru önergesi bile verebilir icabında!

Al sana rezalet; al sana kriz!

Halbuki durumu gören birisi okul müdürüne telefon edip, yanlış yorumlanması muhtemel bir görüntünün engellenmesi için daha dikkatli davranılmasını rica etse iş orada bitecek. Görüntü dışardan vahim gibi görünüyor ama ortada Atatürk'e hakaret kasdı filan yok. Çocuklar sadece oyun esnasında kabanlarını hemen yakınlarındaki büste koyuvermişler.

O malum video sitesinde birkaç densiz çocuğun yaptığı ucuz, esprisiz, çirkin klibi lüzumundan fazla ciddiye almanın bedelini, bütün dünyanın nazarında şimdi mahkeme kararıyla site kapattıran ülke diye takdim edilerek ödüyoruz. Üç kuruşluk şey yüzünden adımızı sansürcü ülkeye çıkarmayı başardık.

Bu sitenin şalterini kapattık diye, o çirkin klibi dünyanın nazarından esirgemeyi başarmış filan da değiliz üstelik; bilakis daha şimdiden başka başka sitelerde yayınlanmakta olduğundan emin olunuz; çünkü artık bu gibi şeyler sanal alemde virüs gibi yayılıyor. Dolayısıyla dünyada milyonlarca insan, Atatürk'e kimin nasıl hakarete yeltendiğini öğrenmiş oldu ve bu propaganda tamamen bizim eserimiz. Atatürk'e hakaret ettirmeme hassasiyetimiz, hakaretin daha büyük boyutlara taşınmasına yol açtı. Kaldı ki söz konusu hakaret zaten güzel bir sivil toplum inisiyatifi ile kınanmış ve etkisiz hale getirilmişti; bununla yetinmeyip, kendi ülkemiz içinde site kapattırmakla acemi atıcılar gibi kendimizi yaralamış olduk.

İyi mi oldu, yakışık aldı mı?

Atatürk savaş meydanında dize getirdiği Yunan ordusunun başkomutanına onurunu iade edecek kadar kendinden emin, çağını iyi anlamış bir komutan ve devlet adamıydı; kezâ daha sonra Başvekili İsmet Paşa'yı Yunanistan'ı ziyaret etmesi için "iknâ ederek" iki halk arasında güzel ilişkilerin temelini atma basiretini de göstermişti. Bugün onu çok sevdiğini ileri sürenler, çoluk çocuğun yaptığı ipe sapa gelmez tahrikleri gözlerinde büyüterek, Türkiye ve Türkler hakkında dünya kamuoyuna garip, hatta gülünç izlenimler veriyorlar.

Anladığım kadarıyla ortada şu mâhut 301. madde kapsamında mütalaa edilmesi gereken bir eylem var; birileri istemeden de olsa, "Türklüğün, Cumhuriyetin" dünya kamuoyu önünde alenen aşağılanmasına zemin hazırlamışlardır.

Hayır, "301 ille de lâzımdır"a getirmeyeceğim sözü; asıl söylemek istediğim, önem hatta kudsiyet atfettiğimiz değerlerin kanunlarla değil, akılla, basiretle, ilimle, sanatla, üretkenlikle ama ille de soğukkanlılıkla korunabileceğini hatırlatmaktır.

Bir uyduruk video klibinin doğurduğu krizi yönetemeyen ortak aklımıza nasıl güveneceğiz şimdi? Türkiye'nin dış siyasetini, komşularıyla ve sair devletlerle ilişkilerini bacaksız lümpenlerin tayin etmelerine izin mi vereceğiz?

Bir kriz karşısında sağlıklı değerlendirme yapabilmek için bizim hiç fren mesafemiz olmayacak mı?

...

Basın ve yargı, bu krizi iyi yönetemedi bana göre; bakalım özeleştiri yapan çıkacak mı?


Kaynak (Arşiv)