Bize acımayan tarih utansın!

3M kitlesi, yani Milliyetçi-Müslüman-Muhafazakâr yönde kanaat ve endişe taşıyanlar bugün Türkiye'yi idare ediyorlar.

Dünün şekvâcıları, bugün yürütmeden sorumlu ve tam mânâsıyla hükümran; bu kitle, siyasi hayatta varlık gerekçesini vaktiyle ezilmiş, itelenmiş ve hakkı yenilmiş olmak inancına yaslandırıyor. Sadece iktidara destek verenleri değil, bir kısım CHP'li de dahil bütün sağ partilerin müşterek tabanından söz ediyorum.

Peki bu kanaat yanlış mı veya ne kadarı doğru? Yanlış değil elbette; Tek Parti yönetimi vaktiyle inançlı insanları incitti ve kendi kendine acıma psikolojisine sürükledi. CHP bugünlerde önemli bir iç hesaplaşma içinde; bunu ciddiye almak gerekir zira bugünün CHP'si, Tek Parti yıllarında muhalefet yapma şansı bulsaydı, iki haftaya kalmaz kendini kapatılmış bulurdu. Ne var ki 3M kitlesini kendine acındırma eylemi bu defa Ulusalcı mihraklar tarafından üretiliyor.

3M kitlesi, “Ah ben ne acılar çektim, ne ayrımcılıklara tabi tutuldum” diye kendine acırken artık iktidar olduğunun farkında değil gibi davranıyor. Muhalefette olmanın kendine göre bir lüksü vardır; “Devleti ben yönetsem, haksızlıkları engellerdim” varsayımı bir düşünce konforu telkin edebilir. “Başörtülü bacım” edebiyatı, Allah'a şükür artık kaynağını kaybetti. Ne aptalca bir inatla başörtüsü yasağını savunan kaldı ne de başörtüsünü –haklı olarak- bir temel hak ihlâli kabul ederek mağduriyet üretenler. Mesele kapandı, iyi oldu derken Manisa'da şuuraltından açığa çıkan yeni bir başörtüsü kriziyle yüz yüze geldik. Bizim sözümüze kulak asmıyorlar pek, iktidar destekçilerden birkaç yazar lütfen, yürütmedeki arkadaşlara hatırlatsın; 3M kitlesi 13 senedir iktidarda ve ellerinde ‘eli yüzü düzgün bir hukuk devleti'nden başka tekrar be tekrar çalacakları başkaca bir plâk da kalmadı.

Zihnî konfor böyle bir şey: Hâlâ mağduriyet edebiyatı. Yedi düvel bize düşman; Batılı emperyalistler ve onların yerli işbirlikçilerinin hainlikleri, kapitalist, mason çevreleri, faiz lobileri edebiyatı üzerine bol bol milli birlik ve beraberlik sosu...

Hele bahâneye bunaldıkları yerde yeni Osmanlıcılık oynamaya kalkışmalarına bayılıyorum; işin eğlenceli tarafı, hediyelik eşya dükkânındaki ucuz taklit objeleri hatırlatan, sığ bir dille Osmanlıcılık taslıyor olmaları. Bu illüzyon (numara diyecektim, dilim varmadı!) hâlâ iş görüyor çünkü 3M kitlesinin tarih kültürü, sergilenen ürünün ne kadar kolpa, ne kadar çakma olduğunun görülmesine imkân bırakmayacak kadar sığ. Bu kitleyi bu mânâda mahveden, “Biz vaktiyle ne adil ve muhteşem bir devlettik; bizi Haçlı koalisyonu ve sömürgeci emperyal güçler kötületti” edebiyatı etrafında örülen ‘Yalan söyleyen tarih utansın' ekolü oldu. Bu tarih yorumunda özeleştiriye asla yer verilmez ve her zafiyet bir dış mihrakla izah edilir. Bu kadar mebzul miktarda ihanete uğramış olmaklığımızın bünyevî bir eksiklikten kaynaklanmış olabileceğine dair tartışmalardan ise kesinlikle uzak durulur. Âdeta bütün bir âlem-i cihan işini gücünü bırakmış bizimle uğraşmakta, bizi içten ve dıştan kötületmek için ne kadar melânet varsa tezgâhlamaktadır!

Siz buna bir de İslâm Tarihi'nin bütün kusur, çapak ve budaklarından arındırılmış romantik versiyonunu ilave ediniz; böyle bir tarihi arkaplan kültürüyle yetişmiş kuşakların elinde, kendine acıyıp durmaktan başka seçenek kalmadığını hayretle görürsünüz.

3M kitlesinin hâlâ sözü geçer kanaat önderlerine önemli iş düşüyor; önce bizzat kendilerinin, ardından da hitab ettikleri kitlenin eli yüzü düzgün, mukayeseli ve dünya görgüsüyle ilişiği koparılmamış bir tarih kültürü ve vizyonu edinmeleri lâzım, âcilen!

Yoksa fotoğrafta gördüğünüz amca gibi olursunuz ey kavmim; söylemiş olayım!


Kaynak (Arşiv)