Bir şey söyledi ama söylememiş de olabilir...

Sevgili basın mensubu kardeşlerim; şu mübarek günde söylediklerimi haber yaptığınız, bültenlerde yer verdiğiniz ve bundan daha da güzel olmak üzere her sözümde bir ciddiyet parıltısı aradığınız için ayrıca teşekkürü hak ediyorsunuz.

Ah sevgili kardeşlerim, ölüler zannedermiş ki diriler her gün helva yiyor; Kimse Yok mu Derneği’nin bağış toplama yetkisini kaldıran Bakanlar Kurulu kararı ile söylediklerimi bu minvalde bir örnek olarak gösterebilirim. O gün itibarıyla söylediklerim, vallahi samimi idi. Evet, “Kimse Yok mu Derneği ile ilgili kararın henüz herhangi bir yerde yayınlandığını veya imzalandığını ben duymadım.” dedim ve üstelik şunları da söyledimdi: “Dün yetki verdim. Şimdi canım istiyor geri alıyoruz olmaz… Bunun bir dayanağı gerekir. Dayanak olmadığı takdirde, vakıf yöneticileri şüphesiz Bakanlar Kurulu aleyhine yargı yoluna gidebilir.” Hâlâ aynı şekilde düşünüyorum fakat sözlerimde çelişki yoktur. O an itibarıyla henüz duymamıştım, sonradan duydum; dolayısıyla sözüm söz; hükümet görüşünü yansıtmıyor olsa bile en azından benim şahsî görüşümü aksettirdiğinden emin olunuz rica ederim. Arkadaşlar uygun görmüşler, bir ara imzalamışlar; ayrısılık olmasın diye ben de imzalamış olabilirim zira milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçtiğimiz için telâştan neyi imzaladığımızdan değil, bir öğün önce ne yediğimizden bile haberimiz olmuyor. Kararın gerekçesini ise işte tekrar ederek altını çiziyorum; görmedim. Kâğıdın üst tarafında bir yerlerde olması lazımdı, her zaman yazarlar gerekçeyi çünkü arkadaşlar ama bakarsam görürüm diye bakmadım ve böylece görmemiş oldum. Sözümdeyim yani…

Ha, bakınız nerden aklıma geldi, şimdi bugün buraya gelirken internette bir şey okudum, kanım dondu. Ses sanatçısıymış, sanatkârmış. Haşa ben ona şarkıcı diyeyim, demiş ki, ‘Kurban kesen adamla IŞİD’çinin farkı yoktur’ Bak bak bak! Efendim sözlerim bitmediği için lütfen oradan el kaldırıp durmayınız, insicâmım bozuluyor, sonra da ‘İnsicâmı bozuldu’ diye yazıyorsunuz. Ne diyordum... şimdi bu hanıma ben ne söyleyim, efendim, yine söz istiyorsunuz, âcil mi, peki dinliyorum... Öyle miii, bizzat beyefendi “Her geçen gün internete biraz daha karşı oluyorum.” dedi mi? Kulağınızla duydunuz mu efendim? Herkes de duydu mu arkadaşlar? Duyanlar, duymayanlar? Demek duydunuz; bu durumda en son benim haberim oluyor demektir. Zaten bugünlerde olanları en son ben duyuyorum nedense? Neyse, söyledilerse bir sebebi vardır; beyefendi durup dururken hâyide kelâm etmezler bildiğim kadarıyla. Ben de zaman zaman internete her gün biraz daha karşı olduğumu söyleyebilirim. İnternet matah bir şey değil ki zaten, hatta zararlı biliyorsunuz. Niçin? Bir defa bilgisayar başında oturmaktan boyun, omuz ve belkemiği omurlarında, hatta el ve bileklerde kireçlenme oluyor. Aile bütçesine zarar, vakit öldürücü belâ bir şey. Bakınız ne söyleyeceğim; vaktiyle biz bunun fişini tamamen çekecektik, AYM bırakmadı. Eksik olmasın AYM’miz böyle şeyler yapıyor zaman zaman. Dolayısıyla Gezi olaylarından beri hepimizde, yani hükümetteki arkadaşlarda internete karşı olsun, sosyal medyaya karşı olsun bir soğukluk, eski tabirle ifade edeyim, bir bürûdet hâsıl oluyor hâliyle. Aslında kurban kesenle IŞİD’çiyi bir tutan hanımefendi sanatkârımız hakkındaki sözleri ben bizzat internetten okumuş değilim. Nerde bizde öyle âsûde, ferah-fahur vakitler? Bir arkadaş okumuş, dolaylı olarak bir hoşluk olsun diye nakletmiş oldum. Üstelik o hanımefendi böyle bir şey söylememiş de olabilirler pekâlâ. Schrödinger’in kedisini bilirsiniz hani, kuantum olayı! Öyle bir şey olabilir pekâlâ. Olayı abartmayalım, yarın gazetelere şöyle yazabilirsiniz beni mahreç göstererek: Bir şeyler söyledi fakat söylememiş de olabilir! [emailprotected]


Kaynak (Arşiv)