Bir dede masalı

15 sene önceydi. Karışık ve zor günlerdi yavrum. O zamanki kavrayışıma göre ben muhalifler safındaydım; işlerin iyi gitmediğini düşünüyordum.

Dönemin hükümeti 2011'de Arap baharı rüzgârından ilham alarak Suriye'deki rejimin iç işlerine karışmaya karar vermişti ve bu bize yersiz ve tehlikeli bir yaklaşım gibi görünmüştü. Biliyorsun 3 milyondan fazla Suriyeli Türkiye'ye sığındı; çoğu perişan vaziyetteydi. Ben o günlerde hükümeti bu insanlık faciasının tek sorumlusu gibi görüyordum. ABD, başından beri Suriye'de denklemin içindeydi, sonradan İran ve Rusya'da girdi Suriye'ye. 2015'te bizimkiler Rus uçağını düşürünce yüreğimiz ağzımıza geldi fakat hükümet çok kararlıydı ve izlediği politikanın doğru olduğunu, asıl yanlış olanın başta süper güçler olmak üzere BM, ABD, Rusya, AB ve İran olduğunu ileri sürüyordu. Biz de bu hesabın yanlış olduğunu, maazallah bölgede savaş filan çıkarsa Türkiye'nin bu enkazdan çıkamayacağını sanıyorduk.

Ah ne safmışız. Bilemezdik ki; meğer hükümet büyüklerimiz haklıymış!

Nitekim 2016'da mucizevi şeyler oldu. Rusya bir sabah sessiz sedâsız Suriye'deki askeri üslerini söküp geri çekildi. Ardından Ortadoğu'ya bulaşmanın Rusya'ya ve dünya barışına hizmet etmeyeceği şeklinde bir basın toplantısı yaptı Putin. İyi haber alan kaynaklara göre Putin o gece bir rüya görmüş. Rüyâsında hiç tanımadığı, güzel yüzlü bazı insanlar Putin'e bazı ikazlarda bulunmuşlar diye yazdı gazeteler. Her neyse Rusya Suriye'den çekilince İran da, ‘Köroğlu nerdeyse Ayvaz da orada' diyerek zengin kaynaklarını sadece İran halkının refahı için sarf edeceğini açıklayarak iki günde çekildi oralardan; altı ay sonra İran'da Batılı demokrasi türünden bir laik yönetime geçilince artık şaşıracak hâlimiz kalmamıştı. Derken sevgili torunum ABD başkanı yeni bir stratejiye geçildiğini duyurarak Suriye'nin iç işlerini ancak Suriyelilerin çözebileceğini, sadece Suriye'den değil Körfez bölgesinden ve denizaşırı emellerinden de vazgeçtiğini açıkladığında NATO birbirine girdi. Pakt üç haftada dağıldı. Avrupa Birliği zaten etkisiz elemandı. Askerî harcamalara ayrılan parayı bundan böyle Ortadoğulu mültecilere yönlendireceklerini söylediler ve hâlâ inanamıyorum, bunu yaptılar! Suriye'de serbest seçimler yapıldı ve Esed kaybederken Türkiye'nin desteklediği muhalefet bloku seçimleri kazandı ve ne yaptılar biliyor musun? İki gün içinde Türkiye ile ortak siyasi yapıda birleşmek istediklerini açıkladılar. ABD, Rusya, İran ve Çin, ‘Suriyeli seçmen ne diyorsa odur; biz karışmayız' dediler. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Irak hükümeti ve Barzani yönetimi, ‘Kambersiz düğün olmaz' diyerek Türkiye'nin ağabeyliğinde yeni pakta girdiklerini açıkladılar. Ardından Suudiler ve Körfez ülkeleri, İslâm'ın yüzyıllardan sonra yeniden yükselişe geçtiğini kabul ederek ‘Yeni Osmanlı Federasyonu'na katıldılar. Endonezya, Pakistan, Kuzey Afrika ve sair İslâm toplulukları fevc fevc Türkiye'ye yüzlerini çevirdiler. Müthişti!

Diyeceksin ki, bu arada PKK, PYD filan ne yaptılar? Ne yapacaklar; ‘bizim derdimiz adaletsizlikle mücadele idi; hamdolsun Osmanlı federasyonu sancağı altında mutluyuz ve bütün demokratik taleplerimiz karşılanmıştır' diyerek silahlarını hükümete teslim ettiler ve Sulh Ceza hâkimliklerine başvurarak geçmiş seyyiatlarından dolayı kendilerini ihbâr ettiler. Haliyle İslâm hilâfeti ilan edilip payitaht İstanbul'a nakledildi. O'ssaat milli gelir, 45 bin dolara çıktı, işsizlik yüzde 1'lere filan düştü. Halife hazretlerinin adını zaten biliyorsun.

Hâsılı sevgili torunum meğer hükümet haklı imiş; ben yanılmışım; sen ödevine böyle yaz şimdilik. Zaten mimliyiz, senin de başın belaya girmesin. Doğrusunu büyüdüğünde ben anlatırım sana bir aralık...


Kaynak (Arşiv)