Beyhude z"Ahmet"!
"İllet olmak" nasıl bir şeyse aynen öyle; illet oldum; Bingöl'de çadır dağıtımı yüzünden patırtı çıktığı haberini ilk olarak öğle sularında TRT 2'nin haber bültenlerinden öğrendim; ardından hadisenin daha sivil bir yorumunu alabilmek için sair iki haber kanalı arasında gezindim durdum. Akşam haberleri kuşağında diğer televizyonların hadiseyi yorumlayış biçimine dikkat ettim. Hepsi de, meselenin bütün boyutlarını ıskalamamakla beraber, soğukkanlılığa bürünmüş bir temkinle vermeyi tercih ettiler. Biri hariç!
Görüntülü haberde tekrarın bir kararı, mâkul bir sınırı olmalı değil midir? Defalarca tekrar, olmadı üç kere daha, beş kere daha. Olmadı "zııınkk.. daaannkk" ses efektleri... Kalabalığın içine dalan bir polis minibüsü görüntüsünü belki on defa seyrettik ama sebebi gösterilmediği ve izah edilmediği için bigünah sivilleri minibüsle ezmeğe azmetmiş bir psikopat polis şoförün mârifeti gibi göründü. Başlangıç görüntülerinde var halbuki: Kalabalık minibüsü kuşatmış ve çok yakından minibüse doğru taş fırlatılmakta, belki kapılar zorlanmakta. Belli ki minibüs şoförü can derdine düşmüş, bir an evvel kalabalıktan sıyrılıp kurtulmak istiyor. Doğru veya yanlış, tartışılır ama bu görüntü, polisin kalabalık içine ezmek kasdıyla araba sürmesi diye defalarca sunulamaz. Nitekim polislerin havaya ateş açması, minibüsün kalabalıktan kurtulup, ilerde tenha bir yerde durmak istediği anda kalabalığın yeniden saldırıya geçmesiyle başlıyor. Polisler müdahale etmeseydi ve öfkeli kalabalık minibüs şoförünü linç etseydi kim bilir "enkırmen" haber veriyorum diye nasıl yorumlar döktürecekti bize?
Görüntüler arasında sık sık takdim"tehir yapıldığı için işin başlangıcı ile sonucu arasında bir illiyet bağı kurulamıyor. Hükümet binasının girişindeki sütunlar arasına sıkışmış güvenlik ekiplerini taşlayan gösterici görüntüleri var mesela. El insaf, hükümet binası niçin taşlanır, niçin binada kırılmadık pencere bırakılmaz? Haberi seyreden bir yabancı gözlemci, "burası olsa olsa İsrail'in işgal altında tuttuğu Filistin'den bir protesto manzarası" diye düşünür; "ezilen ve zulüm gören halk, sömürge idaresine karşı taşlı kürekli protesto eylemi yapıyor!.." Bingöl'deki emniyet güçlerini bir kalemde harcıyorsunuz, peki Bingöllüleri bu derece devlet aleyhtarı göstermekte murad nedir? Mesele berrak; kışkırtma yüzde bin. Netice itibariyle bu insanlar ihale düzenini, çarpık yapılanmayı, sosyo"politik sistemi protesto ediyor filan değiller: Deprem psikolojisinin ülkenin her yerinde benzer belirtilerle tecelli eden rahatsızlığından kaynaklanan bir gerilimdir bu. Evi yıkılmış olsun olmasın, yağma ve hırsızlık hadiselerine karşı tedbir olsun diye herkes evinin yanına çadır kurmak istiyor ve bu kadar çadır San Francisco'da bile ha deyince bulunmaz. Mülki amir elbette kıt çadır sayısı ile gerçek ihtiyaç sahipleri arasında bir denge kurmak zorunda; işi bu. Eldeki bütün çadırlar anında dağıtılsa bu defa "evi yıkılmadığı halde falancaya verildi bize verilmedi" sızlanması başlayacak. Bu sızlanmalar tabiidir; deprem hâletinin bir parçasıdır, ayıplanamaz. 92'deki Erzincan depreminde yollanan yardım malzemesinin, depremin hışmına uğramadığı halde çok uzaklardan koşup gelen birtakım kişiler tarafından nasıl toparlanıp götürüldüğü bilenler bilir. Bingöl Valisi bu konuda ihtiyatlı hareket etti; idari açıdan doğru olanı yaptı ama deprem psikolojisinin kolaylaştırdığı kışkırtma ortamını hesab edemedi.
Döne döne, "özel polis timlerinin ne işi vardı?" suali soruldu haber bülteni boyunca: "Enkırmen"in aklettiğini, bir vali de akledebilir, demek ki gerek görülmüş. Türkiye'nin her yerinde her gün vilayet binası taşlanmıyor, polis araçlarına kürekle, taşla saldırılmıyor; bu sıradışı bir hadise. Öfkeli kalabalık vilayete girip valiyi darb etmiş olsaydı, "bunca polis yedekte tutulurken devletin itibarı niçin korunmadı, kamu nizamının aksamasına niçin izin verildi" diye de yaygara yaparlardı bunlar. Kabul, özel timler kitle hareketlerinde tecrübeli değil ama dikkat edin, hesapsızca yakılan binlerce mermiye rağmen kimsenin burnu kanamadı.
Son zamanlarda bu kadar artniyetli, bu kadar kafa bulandırıcı ve bu kadar haberle yorumun birbirine bu kadar yedirildiği bir haber bülteni seyretmemiştim. Vukuundan beri hadiseleri izlememiş olsak, şu haber üslûbuna bakarak Bingöl'deki kamu görevlilerini cümleten assak bile içimiz soğumayacak. Böyle habercilik olur mu; böyle yorum yapılır mı? Yıllarca üst üste koyduğunuz bilginizi ve tecrübenizi bir günlük rating uğruna beş paralık etmenize değer mi?
"Protest"liğin de âdâbı var kardeşim; bilmiyorsanız eski tüfek solcu ağabeylerinizden öğreniveriniz!