Bence en eğlendirici lider...
Belirli bir takvim çerçevesinde yapılan saçma-sapan tutuklamaların her şeyi tamam da, hukukî gerekçesi eksik. Hani, “Kusura bakma Mehmet Ağa, dün senin için istemeye gittiğimiz kızın bir çocuğu oldu” hesabına benziyor bu tutuklamalar. Bu cadı avı, moral bozmak, insanlara tedirginlik aşılamak ve daima korku tünelinde tutmak için yapılıyor.
Lâkin o da ne? Başta tutuklu yakınları olmak üzere kimsenin aldırış ettiği filan yok. Moraller hafif tertip sarsılmış olabilir fakat ‘maneviyat’ sapasağlam. Zaten, “Çok kötü şeyler olacak; bak söylemedi demeyin” diyerek korkuyu yaygınlaştırmaya çalışan bednâmların başlıca vazifesi de buydu.
Moral ve maneviyatımız çok değerlidir arkadaşlar. ‘Allah var gam yok’ diyen tutuklu eşi hanımefendi, büyük bir zümrenin hislerine tercüman oluyor. Kaldı ki memleket, neşelenmek için her gün yeni birkaç sebep icat eden devlet büyüklerimiz sayesinde hamdolsun, büyük bir stand-up salonuna dönmüş bulunuyor. Gönüller şen, gözler rûşendir. Artık eğlenmek, biraz olsun def-i gam eylemek için TV’nin kulağını bükmek kâfi.
Sayın Cumhurbaşkanı’mızın günlük mesaisinin en anlamlı kısmını teşkil eden halkla ve milletle buluşmalar programlarını yakın zamanlara kadar ciddiye almıyor, seyretmiyordum (Duygularımı açık kalplilikle ifade ettiğim için hakaret suçu işlemiş olabilir miyim bilmiyorum; bu aralar müşarünileyhe selam vereni apar-topar kaldırıp götürüyorlar zira!) fakat geçen gün bir şey fark ettim ki, bu günlük konuşmalar aslında çok güzel, çok eğlendirici bir şey. Dedim ki kendime, “Yav Ahmet, niçin seyretmiyorsun bu güzel gösterileri; bunlar tarihî kayıtlardır ve üstelik neredeyse tamamı birbirinin tıpkısının aynısı olmak bakımından fevkalade eğlendirici, sinir yatıştırıcı ve neşelendirici konuşmalardır. Bir defa her gösterinin içinde bir ‘eeey’ faslı bulunuyor, ardından düşman kimdir, neresinden tanımalıyız tasvirleri, onun ardından tarihî ve dinî hamâset levhaları; araya serpiştirilen kırık potlar da bu güzel menünün meyvesi yerinde. Meselâ o, “Diyarbakır’da müftü, Eskişehir’de eşcinsel aday göstermiyoruz” potu, eğlendiricilik bakımından meyvenin de ötesinde muhteşem bir künefe tadındaydı. Bir cümlede bundan daha fazla pot kırabilmek öyle her kula nasip olmaz.
Demirtaş zaten Türk siyasetinin yıllardır aradığı espritüel politikacı tipi olarak meydanları, ekran başlarını kırıp geçiriyor. Birileri göğe doğru kırk küp dizerken Demirtaş alttakini çekince ‘seyreyle sen gümbürtüyü’ oluyor. Burada vicdanlı bir vatandaş olarak söz konusu haksız rekabet durumuna YSK’nın ve RTÜK’ün dikkatini çekmek isterim. Sayın Erdoğan ile Sayın Demirtaş arasındaki çok eğlenceli ve canlı polemikte kuvvetler denk değildir ve Demirtaş, ‘fıtrî’ kabiliyetleri ile sadece hükümet sözcülerine değil, Sayın Cumhurbaşkanı’na da açık ara fark atıyor. Böyle giderse bu seçime Demirtaş’ın esprileri damgasını vuracak.
‘Yufka açarken oklavayı da hazır tut’ esprisi müthişti meselâ!
YSK, Demirtaş’ı susturmalı; çünkü yarış âdil cereyan etmiyor. Evet beri tarafta Sayın Başbakan elinden geleni yapmıyor değildir; artık çocukların bile ezberine giren klişe ve buram buram taklit eseri olduğu mâlum hitabet gösterileriyle seçim atmosferinden bunalmış halkımızın yüzünü biraz olsun güldürmeye çalışıyor. Hele hele “Ben bir liderim; partinin de başkanıyım ve üstelik inanmayacaksınız ama başbakan bile benim” derken bir kerte sevimli ve eğlendirici olabiliyor fakat bence ümitsiz vakadır. ‘Hoca’nın liderlik vâdisinde çok derin ‘ontolojik’ yetersizlikle mâlul bulunduğu açıktır ve onu seyrederken zaman zaman yürek ezintisine kapılmaktan eğlenmeye vakit bulamayanların sayısı giderek artıyor. Yazık.
Bu değerlendirmeye sonu hep “dır, dur” eki ile biten cümlelerle konuşanları da almak isterdim ama üzgünüm. Yazımı, günün anlam ve önemine binaen şu üç heceyle noktalıyorum: Ha ha ha!