Ben Almanya'da iken...
Turkiye'de bu cumle sihrini kaybedeli beri yillar oldu; Avrupa gormek, "yurtdisina cikmak" artik vaka-i adiyeden sayiliyor. Yirmi-otuz sene once "Ben Almanya'da iken.." cumlecigi ile baslayan sohbetlere "can kulagi" ile yonelen dikkatler coktan porsudu gitti.
Ilk yurtdisi tecrubesinin ilk intibai olumsuzdu: Frankfurt Havaalani'nda "Avrupa Toplulugu uyesi olmayanlar icin" tabelasi onunde girdigimiz uzun kuyrugun sonunda, kendine bir anayasa mahkemesi yargici edasi vererek huzuruna gelen ikinci sinif insanlari "gozden geciren" Alman polisinin bakislari ve sorulari tek kelime ile asagilayici idi; bu asab bozucu "insan sarrafligi" testinden kazasiz belasiz kurtulmak bile ferahlatici degildi; cunku o esnada Turkiye'den fersahlarca kuzeyde bulunan Frankfurt'ta hava sicakligi (30 derece), henuz sabahin altisinda, Alanya'ya rahmet okutacak kertede sicak ve rutubetli idi; her karisinda yuksek teknolojinin goz kamastirici detay dikkatinin izlerini tasiyan havaalaninda fark ettigim bir poster temelli keyfimi kacirdi; tam metnini hatirlayamamakla birlikte Ingilizce "go" ve "do" fiilleriyle kafiyelenmis bu posterde ezcumle su ihtar yaziliydi: "Eger Almanya'ya gidiyorsan, bir Alman gibi davran!" Bu ibarenin ne kadar kaba, yersiz ve asagilayici oldugunu Alman rasyonalitesi, ancak ayni posterin Almancasini, mesela Antalya Havaalani'nda gordugu zaman fark edeblir.
Neyse ki bes-on metre ilerde beni bekleyen sevgili mihmandarlarim Savas ve Tansel beylerin samimi tebessum ve yakinliklari ile karsilasinca bu tutarsizliklarin icime aci bir gurbet ukdesi gibi oturan sevimsizligi birdenbire dagiliverdi; vatan duygusunun aydinlik bir tebessumde yogunlasabildigini fark etmek, benim icin yeni bir tecrubeydi ve anladim ki gurbet, sadece bir cografya unsuru degil dostlarin olmadigi yerden ibarettir.
"Gormemisin oglu olmus.." meselince size karsilastigim her farkli unsuru anlatip caninizi sikmak niyetinde degilim; soyleyebilecegim en dikkate deger sey, samimi bir ilgi ve dostluk halesinin icinde gecirdigim dort gun icinde Turklerin yasadigi veya yasamak zorunda kaldigi her yeri vatan haline getirebilmekteki o sasirtici kabiliyetleri oldu: Heidelbergli Turkler (selam onlara), "bizim Hedielberg bir baskadir canim" derken bu hissiyati dile getiriyorlardi; Mannheimilar Mannheim'den bahsederken bir anlamda Malatya'dan, Urfa'dan bahsedercesine sahipleniyorlardi; Kolbenzliler Koblenz'e toz kondurmuyor, Augsburglular, en az digerleri kadar "memleket"lerini sahipleniyorlardi. Dunyayi global bir koye benzetenler galiba biraz haklilar; en azindan Turkler, belki, tarih boyunca bilinen dunyanin en az yarisinda bayrak gostermek tecrubesini, simdi anayurttan binlerce kilometre uzaklarda yasadiklari yerleri sahiplenerek gelistiriyorlar; hem Turk kalabilen, hem dunya vatandasi olabilecek esneklige sahip yeni bir nesille tanisiyoruz.
Bu yolculuk munasebetiyle ZAMAN gazetesinin Frankfurt'ta kendi tesislerinde basilip dagitildigini ogrenme firsati buldum; anladigim kadariyla yurtdisinda bir Turk gazetesini muntazaman takip etmek, Turkiye'de hissedilebilenden cok daha farkli boyutlari olan bir vakia. Almanya'daki ZAMAN nushalarinda henuz gecis doneminde yayin yapmanin getirdigi bazi aksakliklar fark ediliyor; ama zannimca cok kisa bir zaman icinde Almanya'daki ZAMAN okurlari Turkiye'dekinden farksiz bir gazeteyi gunu gunune okumak imkani bulabilecekler.
Benim icin cok ogretici ve ilginc hatiralarla gecen bu yolculugun ince detay hikayesini Aksiyon'a sakliyorum. Bu vesileyle dort gun boyunca gittigim her yerde beni sevgiyle, dikkatle, anlayis ve sabirla dinleyen, muhabbet izhar eden, dostluklarini comertce bolusen butun kardeslerime kalbi sukran ve muhabbetlerimi iletiyorum; onlardan cok sey ogrendim. Ayrica gunun her saatinde mizikciligima, kaprislerime katlanan, bir kardes muhabbetiyle nazimi ceken ve hatta omru boyunca nikotin dumani gormemis otomobillerinde sigara icmeme bile izin veren mihmandarlarima, ogrenci arkadaslarima, ev sahiplerime, yol arkadaslarima cok tesekkur ediyorum.
Almanya onlarla guzeldi ve dostluklari dunyaya bedeldi!