Başbakan’a mektup
Sayın Başbakan, seyahatinizden önce yaptığınız açıklamalarda şu menhûs Kışla’dan asla vazgeçmeyeceğinizi, göstericilerin ard niyetli, sadece sizin haklı olduğunuzu tekraren belirttiniz ve bu tutum protestocuları bir kere daha galeyana getirdi.
Kararınızın isabetine inansam şahsi desteğimi esirgemezdim ama tam aksini düşünüyorum ve galiba bu konuda yalnız değilim.
Basın toplantısında gazetecilerle şahsi tartışmaya girecek kadar gergindiniz. O görüntüler, durumdan endişe duyanları üzdü, kararlılığınıza değil zaafınıza hamledildi. İçimde bir şeylerin ezildiğini hissettim. Atlattığınız o büyük bâdirelerde bile sizi hiç bu kadar dağınık görmemiştim. Sebebi şu olabilir mi: O gün haklıydınız; meşrû çizgideydiniz ve halk yanınızdaydı. Bugün kışla inadınızı ve “Vız gelir, bildiğimizi yapacağız” tavrınızı anlamıyoruz ve bu yüzden -lütfen itimad ediniz- sizi çok sevenler bile gıyâbınızda sizi savunmakta zorlanıyor.
Protestocular haklılık ve şirinliklerini cumartesi gecesinden sonra kaybettiler; görünüşe göre umurlarında da değil. Onlar sandıkta elde edemediklerini büyük şehirlerin sokaklarında şaşırtıcı bir kolaylıkla kazandılar; bu şaşırtıcı ve kolay başarının tadı, protestocuların başını döndürdü, sarhoş etti. Onlara bu kolay zaferi ne yazık ki siz armağan ettiniz, lâkin fırsat hâlâ fevt olmuş değil; her şey sizin bakış açınızı değiştirmenize bağlı. Tansiyonu da ancak siz düşürebilirsiniz.
Sizi anlamaya çalışıyorum; niçin böyle düşünüyor ve ne yapmayı hesaplıyorsunuz? Sizi iyi tanıyanlardan bazıları diyor ki: “Hayır, şahsî kibirle alâkası yok. Başbakan çoğu insanın hayal bile edemeyeceği vesayete karşı dik duruş, başörtüsü, Cumhurbaşkanlığı seçimi, Kur’an kursları, İsrail’i özre zorlamak gibi önemli virajları dik durarak aştığına inanıyor. Bu krizde taviz gibi görünecek geri adım atmayı o yüzden hiç düşünmüyor. Vaktiyle Menderes, Demirel, Özal gibi liderlerin taviz zaafına kapıldığı için yenildikleri kanaatinde.” Ne var ki gün için ilâç olan bugün için zehir olabilir. Meselenin dik durmakla ilgisi yok, hakkaniyetle ilgisi var. Hakkaniyet ve adaletten koptuğunuz yerde, sizi destekleyen duaların bıçak gibi kesileceğini bilmiyor olamazsınız.
Acaba tavizsiz ve sert görüntü vermemekle gerginliği tava getirmek, hayati derecede önemli seçimlerin yapılacağı önümüzdeki yıl öncesi “safları sıklaştırmak” amacına yönelmiş olabilir misiniz? Vaktiyle hükümeti desteklediği halde son süreçte kendini “yüzer-gezer” hisseden kararsızları, ortamı sertleştirip kamplaştırarak “kararlı seçmen” haline getirmek yani... Yanılmayı çok dilerim ve doğrusu böyle yanlış bir hesabı size yakıştırmakta zorlanıyorum.
“Yüzde 50’yi zor zaptediyorum” cümlesinin medlûlüne inanamıyorum Sayın Başbakan’ım. Mademki hatırlattınız, bilseniz iyi olur: Kendi adıma olup biteni acıyla seyreden biri olarak sokağa asla çıkmayacağım, çünkü bunun meşrûluk ve isabetine inanmıyorum.
İşte öğle saatlerinde vekiliniz Sayın Arınç konuşuyor; sağduyulu, sâkin, iyi niyetli, karşı tarafı da dinlemeye ve ciddiye almaya hazır bir duruşla, hangi tarafta olursa olsun insanların duymak istediği şeyler söylüyor. Hükûmet adına bu tavır değişikliği çok önemli, çünkü yeşile saygı ve şehirlilik bilinci gösterenlerle, yıkıcı vandallar arasındaki sınır hatlarını bu açıklama belirleyecek. Kızacaksınız ama söyleyelim; lütfen yurda dönüşünüzde bu yaklaşımı siz de destekleyiniz.
Bugüne kadar sizden bir şey isteyenleri çok dinlediniz; siyaset dünyasıdır, bir yere kadar anlaşılabilir fakat sizden bir şey talep etmeyenlerin tenkidlerini ciddiye almanızı saygılarımla temenni ederim efendim.