Başbakan başkanlık sistemine mahkûm değil
Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, tecrübeli bir anayasa hukukçusu olarak önemli ve mâkul şeyler söylüyor; ülkenin ve siyasi sistemin önünü tıkayan cumhurbaşkanının halkoyuyla seçimi hakkındaki teklifine kulak vermeye değer.
Teziç, 2007’deki anayasa değişikliğinin bir hata olduğunu, sistemin âdeta kendini sakatladığını ileri sürüyor. Seçilmek için meydanlara inen bir cumhurbaşkanına, adayların birbirini -tabiatiyle- yıpratıcı şeylerle suçlamasına alışık değiliz; hele hele hükümetle seçilmiş cumhurbaşkanı arasındaki muhtemel ihtilâflara hiç değil.
Bazı insanlar, sanki başka yol yokmuş ve Türkiye başkanlık sistemine mahkûm imiş gibi düşünmeye başladılar. Oysaki aylar öncesinden beri seslendirdiğim “2007 anayasa değişikliği iptal edilsin” görüşüne Teziç de katılıyor, “Bu muhtemel ikilikten ya başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine geçerek çıkılmaya çalışılıyor ama daha kolay bir çözüm var; bana kalırsa 2007’deki değişikliği kaldırmalı, cumhurbaşkanının yeniden Meclis tarafından belirlenmesi hükmü getirilmeli. Çünkü 2014’te cumhurbaşkanını halk seçtiğinde ülke olarak arada kalacağız. Ne parlamenter sistemde olacağız ne de başkanlık!”
Bu çözüm tarzının Başbakan Erdoğan tarafından hiç de sevimli bulunmadığı mâlum: Bir tarafta başkanlık konusunda ısrarcı olmadıklarını, halk istemezse vazgeçebileceklerini belirtirken öbür yanda 2023 vizyonunu bizzat yönetmek maksadıyla başkanlığa geçiş için en uygun siyasi pozisyona sahip olduğumuzu hissettiriyor.
Şu an itibariyle başarıyla devam etmekte olan barış sürecinin olumlu etkileri, önümüzdeki yıl yapılacak referandum veya seçim oylamalarında hükümete iyimserlik telkin ediyor olabilir ve bu sebeple Başbakan kendi açısından haklı sebeplerle başkanlık sistemine geçiş için şartların çok uygun olduğunu düşünebilir. Ne var ki siyasi sistemimiz için daha faydalı ve kolay bir yol dururken, birbiri ardına gelecek seçimleri riske sokmanın doğru olmadığını düşünenlerle beraberim.
Prof. Teziç’e göre siyasi sistemi iyileştirmek için atılması gereken adımlar açıktır, şöyle diyor Teziç: “Tüm sorunları doğuran temel sorun yargının bağımsızlığı meselesidir. Bunu nasıl düzelteceğiz sorusuna cevap aramalıyız. Yargının bağımsızlığı sağlansa diğer birçok sorunun çözümü için büyük bir rahatlama olur. O zaman isterseniz parlamenter sistemle yönetilin, ister başkanlıkla. Önemli değil. Çünkü eğer yargı bağımsız ise kuvvetler ayrılığı ve hürriyetler teminat altındadır.”
Teziç, yargının bağımsız niteliğe kavuşması için AYM ve HSYK üyelerinin meclis tarafından nitelikli çoğunlukla seçilmesi teklifini savunuyor ve şöyle ilave ediyor: “AYM’yi güçlendirir, seçim barajını kaldırır, Siyasi Partiler Yasası’nı vekil adaylarının belirlenmesine kadar köklü şekilde değiştirirseniz elbette başkanlık sistemi de olabilir. O zaman buna söylenecek laf yok. Fakat AKP’nin önerisi maalesef bu özellikleri barındırmıyor.”
Yeri gelmişken altını önemle çizmeliyiz: Türkiye’nin daha demokrat ve adil bir temsile kavuşması için Seçim ve Siyasi Partiler kanunlarını değiştirmek, anayasa değiştirmekten veya sistemi tartışmaktan çok daha zahmetsiz bir tercih. Üstelik hemen bütün siyasi partiler, çeşitli zamanlarda bu iki kanunu daha âdil bir temsil ve seçim için değiştirecekleri yolunda vaadde bulunmuşlardı. O vaadler yerli yerinde dururken bu konu nedense hiç gündeme getirilmiyor zira Siyasi Partiler Kanunu’ndaki değişikliğin, halen bütün partilerde devam etmekte olan “Lider sultası”na son vereceği biliniyor. Bir yanda her vesileyle “Parti içi demokrasi” kavramını dillendiren liderler, ne zaman değişiklik söz konusu olsa bu defa “Siyasi istikrar bozulmasın ama” bahanesine sığınıyorlar.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemiyle ilgili görünür ısrarını anlamak kolay değil. Yeni anayasa değişikliği hayal kırıklığıyla sonuçlansa bile parlamenter sistemi geliştirip güçlendirme imkânları hâlâ mevcut. Mahalli seçim veya anayasa konulu bir referandumda yüzde 50 barajının altında kalmak, hükümete büyük ivme kaybettirebilir. Oysaki ben Başbakan Erdoğan’ın en azından bir dönem daha yönetim cihazının başında kalmasını samimiyetle isteyenler arasındayım.
Başbakan, Teziç’in fikirlerini ciddiyetle düşünmeli; Türkiye, bütün ihtimâller tükenmiş gibi başkanlık sistemine kilitlenmek zorunda değil; başka seçenekler de var!