Balkondaki İkarus kapısı
Bir günlüğüne konaklayacağınız bir otel odasında iskemlenin, sehpadaki bardağın yerini değiştirir, buzdolabının kapağına mıknatısla eşin-dostun fotoğrafını yapıştırır, televizyonun, elektrikli süpürgenin üstünü dantel veya triko örgüyle örter misiniz? Ev sizin ise en çok lazım olan yere bir çivi çakar mısınız?
Ben böyle şeyleri hem sever, hem de yapanlara saygı duyarım; çünkü onlar yaşadıkları çevre-ye ve mekâna şahsi birer iz bırakıyorlar; eşyaya müdahale ediyorlar, ona sadece kendilerine mahsus özel bir şekil veriyorlar. Basmakalıplığın, endüstriyel standartların tekdüzeleştirdiği eşya düzenine başkaldırıyorlar.
Mesela Ümit.
Ümit'le hiç karşılaşmadık; geçenlerde posta adresime Nidâ kızım bir web sayfası yolladı; orada Ümit'in heyecan verici hikâyesini gördüm.
Ümit, az önce tasvire çalıştığım, etrafındaki eşyayı tasarruf gücüne sahip, becerikli, elinden iş gelir, tuttuğunu koparır bir genç adam. Çok yönlü ve şaşırtıcı hobileri arasında belediye otobüslerindeki nesneler (kapı, koltuk, semt levhası, ışıklı sinyaller vb...) de var. Günün birinde, öte-den beri hayranlık duyduğu İkarus marka otobüslerin otomatik katlanır kapılarından birini odayı balkona bağlayan kapıya yerleştirmek gibi bir fikir doğuyor içine. Ne var ki, emekliye ayrılmış İkarus'lardan birinin kapısını söküp getirmek mümkün olmuyor; bunun üzerine Ümit, benim bile hayal gücüme kısa devre yaptıran şâhâne bir kararlılıkla, "Orijinalini bulamazsam, benzerini ben yaparım" diye işe koyuluyor, yani başlıyor hayâl kurmaya...
Benim aklıma takılan o çok önemli mahzuru, yani evin hâkimi mevkiindeki hanımı (anne, eş) nasıl ikna edebildiği meselesini sizin de merak ettiğinizden eminim. Burada devreye annelerin çocuklarına gösterdiği engin merhamet ve şefkat duygularının bir miktar ve elbette mâsum ölçülerde istismârı işe yarıyor ve Ümit, heyecanla marangoza koşup ihtiyaç duyduğu suntaları, kontraplak tabakalarını, çıtaları biçtiriyor; kömürlükteki eski camları, köşeleri yuvarlatılmış uzun dikdörtgenler şeklinde kestiriyor; oto camcılarından lastik cam fitili temin ediyor. Odanın ortasına gazete kâğıtları serip, alet çantasını açıyor. Başlıyor çalışmaya. Gerisini ondan dinleyelim:
"Evde annem varken oda ortalarında bu şekilde nasıl çalıştığım konusuna gelince biraz emr-i vaki ile oldu. Malzemeleri eve sokarken sadece erkek kardeşim gördü; gece beni uyku tutmadı, gece yatakta bir sağa bir sola dönerek kapıyı yaptım kafamda (tabii pratikte çok şey o gece hesaplandığı gibi olmadı). Ertesi sabah saat 8'de salonun ortasına gazeteleri serip kontraplakları maket bıçağı ile çizip cam deliklerini açmaya başlamıştım, annemler uyandığında saat 11 olmuştu. Annem ilk başlarda kapının balkon kapısı pervazına monte edileceğini anlamamış, 'Ne işe yarayacak, nere-ye koyacaksın onu, balkonda yer mi var?' diye sordu. Gerçekleri alıştıra alıştıra öğrenmesi sebebi ile biraz da yani..."
Peki marangozluk merakı nasıl başlamış Ümit'te; onu kendinden öğreneceğiz; onu ve balkon kapısına katlanır İkarus kapısı takma fikrinin nasıl doğduğunu:
"Marangozluk benim de çok imrendiğim ve merak ettiğim bir meslek olmuştur. Ben bilgisayar yazılım uzmanıyım. Bizim işimiz zihinle. Sıradan işçi saat 6 olduğunda işini bırakıp çıkabiliyor belki ama biz, işi bitiremezsek gece bizi asla rahat bırakmıyor. Mesleğin getirdiği stresten kaynaklanan sağlık sorunlarım da baş göstermişti. Bu yüzden mesleğimi bırakıp marangozluk yapmaya karar vermiştim askere giderken ama bir türlü olmadı.
Kapı için malzeme temini amacıyla mahallemizdeki marangoza gittiğimde dükkân sahibi olan adam sanıyorum işçilik ücretine para vermek istemezmişim gibi biraz önyargılı baktı. Malzemeler kesilirken ilgim ister istemez kesen ustaya yöneldi. 15 dakika bile sürmeden malzemeleri kesip elime tutuşturdular. Hayatımın en zevkli anlarından biriydi o ustanın metreyi el çabukluğu ile çıtalara değdirip değdirip çekmesi, çıtaları hizalayıp ekmek keser gibi rahatça kesivermesi... O sırada dükkân sahibi ile de konuştuk biraz; ona durumu izah ettim, yazılımcı olduğumu, kafamı meşgul etmek için uğraşacağımı, mükemmeli aramadığımı vs... İlk başta kontraplaklara cam oyuğu açabilir miyiz diye sorduğumda ukalaca "Biz uğraşmayız o kadarı ile, 250 TL ver yapalım kapını" diyen adam benim niyetimin işçilik ücretinden kaçmak olmadığını öğrenince "Maket bıçağı ile üst üste çiz kontraplak ayrılır, uğraşmayı seviyorsan sen yap ama yapamazsan gel biz keseriz, takıldığın bir yer olursa gel yardımcı oluruz" diye uğurladı beni... Annemi tam olarak ikna ettiğimi söyleyemem aslında, balkon kapısına komple orijinal İkarus kapısı takmak için kulis yapmıştım evde ama kapılarını almayı planladığım terk edilmiş otobüsler taşınınca planı bu şekilde değiştirip ivedilikle uyguladım. Projenin en zor kısmı balkon kapısına İkarus kapısı takmak değil, evde o kamuoyunun oluşturulmasıydı. Son zamanlarda başımdan geçen bazı olaylar nedeni ile biraz içime kapanmıştım. Bunun sonucunda oluşan mazur görülebilirlik artışının rüzgârı ile yelkenleri doldurdum..."
Kendisinden bu hikâyeyi yayınlamak için izin istediğimde şu cevabı verdi Ümit: "Bu kapı ile tanınıp bilinmek iyi bir şey mi acaba çok da iyi bilmiyorum ama varsın inceldiği yerden kopsun :)"
Peki, sonra neler oldu dersiniz; yani kapı odanın ortasında yapıldı tamamlandı, yerine monte edildi, ondan sonra...
"Kardeşim bana acıyarak baktı bu çalışma boyunca ama hayatım boyunca bu 3 hafta kadar mutmain olduğumu hatırlamıyorum. Mutluyum. Arada bir yanına gidip açıp kapatıyorum kapımı. Annem 'Psikolog Arif Verimli'yi arayayım da seni alıp incelesin' dedi geçen gün, ben de ona 'Mutlu oldum diye beni şikâyet ettiğin için seni alıp gitmesin dikkat et' dedim. Kardeşim 'Eve arkadaşlarım gelecek, beni rezil etme, onlar gelmeden eski kapıyı tak' dedi."
Şimdi Ümit'in odasını balkona bağlayan kapıda, tamamen Ümit'in eseri bir İkarus katlanır kapı var; belki günün birinde hayali gerçek olur, İETT yetkilileri, hurdaya ayrılmış İkarus'lardan birinin kapısını söküp Ümit'e hediye ederler ama insanın eli mahsulü gibi olur mu bilmem.
Diyeceğim o ki, eğer annenizi, eşinizi, evin diğer sâkinlerini iknâ edebilirseniz, çekinmeyin; siz de hayâllerinizi ufak çapta da olsa gerçekleştirme gücünü içinizde taşıdığınızı fark edin; mutlu olacaksınız.
Son söz Ümit'in annesine: Teşekkürler hanımefendi, evde marangozluk yapmasına izin verilmeyen bütün amatör marangozlar adına size en kalbî tebriklerimi sunuyorum. İçimizden birinin mutlu olması, bir gün bizlerin de mutlu olabileceğine dair güzel bir "Ümit" bahşetmiştir. Sağ olunuz.