Bahçeli’nin öteki versiyonları?
MHP’nin krizi varoluş sebebiyle ilgili görünüyor bana. İşin tuhafı bu tesbitin muhalif veya muvafık hiçbir MHP’li tarafından pek dile getirilmeyişi. Bahçeli ve etrafındaki merkez ekibi için en büyük başarı, kongre sürecinin yüksek yargı koridorlarında boğuntuya getirilmesi olacak. Muhalifler ise kurultayda yönetimi ele geçirmeyi ve ilk seçimde yüzde 20’nin üstüne çıkmayı hedef aldıklarını söylüyorlar. Yani MHP’yi tek başına iktidara götürecek bir heyecan rüzgârı esmiyor ve bu haliyle MHP’de olup-bitenler, Bahçeli ve ekibinin yerini Meral Akşener ve arkadaşlarının almasından ibaretmiş manzarasından ibaret.
MHP’deki kurultay patırtısının akıbeti bir nöbet değişiminden ibaretse bahse değmez. Asıl mesele MHP’nin, yaşadığı varoluş krizini tesbit ederek gediğini kapatmaya çalışmasıdır ve o yönde bir arayıştan eser yok. Galiba altı ay kadar önce şu mealde bir tesbitim vardı: “Lider, teşkilat ve doktrin üçlemesine MHP’liler akîde derecesinde önem verirler; MHP’nin sahip olduğu en değerli siyasi araç teşkilatıdır ve bu teşkilât liderlik ve doktrindeki bütün arızalara rağmen partiyi omuzlayıp ayakta tutmayı bugüne kadar başardı. Öyleyse MHP, teşkilatının kadrini bilip liderlik ve doktrinindeki ârızaları onarmaya bakmalı!” Daha açık ifadesiyle: MHP, ilk ve efsanevi lideri merhum Türkeş’in maddî ve manevî vesayetine, -hatırasına hürmetsizlik etmeden- son vermeli ve Bahçeli’nin kötü bir taklitten öteye geçemediği Türkeş tipi liderlik arayışını terk etmelidir, zira bu liderlik modeli, parti teşkilatının “Başbuğ ve onun hayranları” şeklinde örgütlenmesini gerektiriyor. Başbuğ emreder ve etrafındakiler de onu yerine getirmek için icabında canlarını bile verirler kavrayışı, MHP’nin dinamizm göstermesini engelliyor; nitekim Bahçeli, uzun parti iktidarı müddetince, kendisini gölgeleyebilecek kabiliyetlerin vitrine çıkmasına kesinlikle izin vermedi. Bu bir ‘Başbuğ taktiği’dir ve Bahçeli bu mânâda ustasının siyasi mirasına sahip çıkmış oldu; ne var ki bu tercih MHP’yi dinamizmden uzaklaştırdı. Orta boylu ve mahdut gelişme kapasitesine sahip ‘average’ bir parti haliyle baraj civarına kilitledi. Ateşteki en kızgın kestane MHP’nin doktrinidir. MHP yarım asır içinde bu doktrini hemen hiç değiştirmedi. ‘Türklük düşmanlarına öfkeyle saydırmak’ ifadesiyle özetlenebilecek bu doktrin, sakin zamanlarda MHP’yi suyun üstünde tutmaya yettiyse de iktidara yaklaştıramadı. Nitekim MHP yönetimi, Türkeşvârî bir yaklaşımla, çözüm sürecini ‘Çözülme süreci’ diye niteleyip AKP’yi –gelmiş geçmiş en hayırhah adımı sebebiyle- sıkıştırmaya başlayınca kendi retoriği ile ağır yara aldı. Malum, 7 Haziran başarısızlığını AKP iki manevra ile savuşturabilmişti: İlki, Bahçeli’nin koalisyon ihtimallerini tıkayan erken ve şaşırtıcı beyanıydı; ikincisi ise AKP’nin MHP retoriğini en üst perdeden sahiplenerek majiskül harflerle seslendirilen bir milliyetçi propagandaya sarılması. Bu iki küçük manevra MHP’yi perişan etti. Bu noktada Bahçeli’yi itham etmek haksızlıktır, çünkü sonuçta ustasından gördüğünü tekrarladı ve kontrolü elden kaçırdı.
Kestirme ifade: MHP, milliyetçilik kavrayışını oturup sakin bir zihinle gözden geçirmeli, Demokratik prensipler lehine milliyetçilik tarifini yumuşatmalı, karşılaştığı her siyasi krizi ‘Milletin beka meselesi’ formülüyle göğüslemekten de vazgeçmelidir. AKP’nin sadece ‘beka’ kavramını sahiplenerek MHP’yi nasıl hareketsiz ve etkisiz kılabildiğinin kritiğini kim yapar bu MHP’de; mesele biraz da burada!
İşte bu gerekçelerle ben MHP’de muhtemel bir lider değişiminin eski tabirle ‘sadre şifâ’ olmayacağını düşünüyorum. Akşener ve arkadaşları muhaleflerini liderin beceriksizliği üzerinden yürütüyor ama partinin geleneksel diskurunu yani doktrinini eleştiri dışında tutuyorlar. Bu durumda muhtemel bir kurultay başarısından sonra MHP’yi yine Bahçeli’nin öteki versiyonları yönetecek demektir.
MHP, şu siyasi tabloda, içinden ‘tek başına iktidar’ potansiyeli çıkarabilecek yegâne parti ve bu camianın emektar ve vefadar teşkilâtı bu ağır seferin yükünü omuzlayabilecek bir dirilik gösteriyor.
Mesele keşke sadece parti yönetimine bir kayyım atamaktan ibaret olsaydı; başında, bir kayyımda aranan bütün vasıfları haiz biri var mevcut zaten.