Badana Reformu
Peşinen itiraf edeyim, eğitim biliminden anlamam (Hayret nidâları!); bu yüzden hükümetin 3x4'lük yeni eğitim reformunun zamanlaması, gerekliliği ve isâbeti hakkında sadre şifâ bir ön kanaatim yok.
Belki de bu yüzden her yeni eğitim reformu hakkında, "Öncekinin ne kabahati vardı; onu da eğitim bilimi uzmanları özene-bezene tasarlamamışlar mıydı?" diye sâfiyâne düşüncelere dalar giderim. Bizdeki reform iştihâsı, bana eğitimle ilgili her yeni hamlenin bir paradigma arayışından ibâret olduğunu hatırlatıyor; "O tutmadı, belki bu tutar" nevîinden bir deneme-yanılma arayışı.
İlköğretim 8 yıla çıkarıldığında, ortaokul kademesinin birdenbire ortadan kaldırılmasının pedagojik sebeb-i hikmetini (İmam-Hatipler'i battal etmek dışında) bir türlü anlayamamıştım meselâ; kezâ ikmâl (Bütünleme) veya sınıfta kalma (Tekrar) uygulamasının ikide bir değiştirilmesindeki hikmeti, okul duvarlarının badana ettirilmesinden tefrik edememişimdir! En kötü sistemle bile bir yere varmak mümkün fakat öğretmen kadronuza güveniyorsanız!
Galiba modern fizik, biyoloji veya tıpta olduğu gibi eğitim biliminde de yeni paradigmalar, eskisini ıskat ediyor diye kendimizi ikna etmemiz gerekiyor ama yeni paradigma diye, yitiğimizi yeniden keşfetmenin heyecanlandırıcı bir yanı yoktur. Yanılıyorsam eğitim bilimcilerimiz düzeltsinler; el yordamı ile fakat daha ziyade ideolojik endişelerle eğitimle uğraşıp duruyoruz ve bu faaliyette eğitim fikri nâmına hasbî bir endişeden iz görünmüyor pek.
Bir öğretmen diyor ki, "İlkokul 5 yıldan 4'e inince bu durum 50 bin civarında öğretmenin uzmanlık sahası dışında görevlendirilmesine yol açarsa bu bir kaynak israfı sayılmaz mı? Cevaben, o öğretmenlerimizden Ar-ge birimlerinde yararlanabileceğimizi söyledim ama doğrusu ben de inanmadım. Milli Eğitim teşkilatımızda Ar-ge birimlerinin bulunduğunu biliyorum; acaba mevcut taslakta MEB Ar-ge biriminde görevli öğretmenlerin rapor, kanaat ve fikirlerinden istifade edilmiş midir?
Bir başka öğretmen kardeşim, 8 yıllık temel eğitimde ilk ve orta kademelerin aynı program, aynı mekân, aynı kadro ve saatler içinde bir arada yürütülmesinin mahzurlarına işaret ederek, tasarının en azından bu noktadan desteklenmesini istiyor ve diyor ki, "Özellikle II. kademede derse giren bir branş öğretmeni olarak her derste şunu çok net gözlemleyebiliyorum: Ortaokul düzeyinde, eşit müfredatla eşit eğitim yapmaya çalışmak en eşitsiz sistemdir. Bunu eşitsizliğin iki tarafındaki öğrencileri ayırmadan söylüyorum, iki tarafa da yazıktır, ülkenin zamanına, imkânlarına yazıktır. 6, 7 ve 8. sınıflarda Türkçe dersine girip tek cümlelik katkım olmayan çocuklar var, bunu itiraf ediyor ve bundan derin teessür duyuyorum. Bir tarafta Anadolu lisesine, fen lisesine öğrenci hazırlarken, onlara dil bilgisinin, anlam bilgisinin inceliklerini anlatırken diğer yanda sıkıntıdan kendinden geçen öğrenci... Ama bu sıkılan evladım teknoloji tasarım dersinde harika ürünler çıkarabiliyor; fakat sistem Türkçe dersini beş saat, teknoloji tasarım dersini iki saat görmeye mecbur ediyor."
Ortaokulların yeniden ayrı bina ve eğitim kadroları tarafından faaliyete geçmesi, en azından alışık olduğum bir fikirdir ve bunu destekliyorum ama eğitimin hangi yaşta başlaması (ve bitmesi!) gerektiğine dair hiçbir pedagojik kanaatim yok; kezâ ilköğretimin 5 değil de niçin 4 yıla indirildiğini de bilmiyorum; uzmanlar bugün böyle söylüyor, beş yıl sonra paradigma değiştiriyorlar; arada olan "Uzmanlık" kavramına oluyor!
Durumu daha net görebilmek için Başbakan'ın şu sözlerini doğru okumak gerekiyor: "28 Şubat mimarlarının zihniyeti, eğitim sistemi üzerinde ağır bir tahribata neden olmuştur. Şimdi kademeli eğitimle 28 Şubat'ın son izlerini siliyoruz." Meclis komisyonunda arslanlar gibi çarpışarak tasarıyı savunan ve eleştiren vekillerin nereden ilham aldığı açık. Gönlümüz aynı celâdetin, yeni anayasa çalışmalarında da gösterilmesinden yanadır. Toplumun asıl beklentisi, "Bir çağı kapatıp ötekini başlatacak" nitelikteki yasama destanıdır ve ilk sivil anayasanın inşâsı esnasında Ulubatlı Hasanlar gibi Meclis'te cenk etmektir.
Elimiz işte, gözümüz yeni anayasada yani!