Ayıptır ayıp!
"Heykel sanatının duayenlerinden Mehmet Aksoy, olur olmaz yere dikilen, sanat değeri taşımayan Atatürk heykellerinin kaldırılması için mahkemeye gidiyor."
Yanlış: Duayen kelimesi çoğul takısı ile kullanılmaz; duayen bir tane olur ve bu kelime aslında, bir şehirde bulunan kordiplomatiğe mensup görevlilerin, en kıdemlisi, en yaşlısı için kullanılan ünvandır. Biz bu kelimeyi, "üstad, pîr, aksakal, tecrübeli ve güvenilir kişi" mânâsında ve üstelik çoğul takısıyla olur olmaz yerde kullanarak cılkını çıkarıyoruz.
Doğru: Sanata meraklı bir yabancı, "Türkiye, dünyada heykel sanatının en geri olduğu ülkedir" diye bir lâf sarfetse, ayranımız hamâsetle kabarır ve adama demediğimizi bırakmayız; aynı yabancı, "pek çok Türk şehri gezdim; çok sayıda Atatürk büstü ve heykeli gördüm; içlerinde sanat değeri taşıyan çok azdı, hatta yok gibiydi" derse ayranımızın köpüğü biraz pörsür çünkü bu hüküm doğrudur.
Didim'de yapılan "I. Meandros Festivali" dolayısıyla düzenlenen sempozyumda konuşan Mehmet Aksoy, kitabın orta yerinde bir tesbitte bulunarak, heykel kültürümüzün olmadığını söylemiş. "Olsa ne olur, olmasa neyimiz eksilir"den geçtik de, "hayır efendim, iftiradır, bal gibi vardır, biz Türkler heykelin iyisini kötüsünden ayırırız" diyebilecek durumda mıyız? Değiliz, nitekim heykeltraş Mehmet Aksoy, sivri iddiasının sağlamasını şöyle yapıyor: "Bence Atatürk heykelleriyle Atatürk fikri çok zedeleniyor. Çünkü insanlar buna heykel diye bakıyorlar ve tabii ki heykel değil bunlar. Sanatsal hiçbir değer taşımıyorlar. Sanatsal bir endişeyle yapılmamışlar çoğu tüccar kafasıyla, para kazanmak, bir yerlere bir şey dikmiş olmak için yapılmış. Bunu diktirenler de zaten sanatsal bir şey beklemiyorlar. Üç boyutlu olan her şey sanki heykelmiş gibi... O bir tasvir, yasaksavar gibi bir şey... Bu yüzden hem Türk heykeli büyük zarar görüyor, hem de Atatürk... Sanatsal değer taşımayan bu heykeller, Atatürk'ün imajını zedeliyor: Proporsiyonu bozuk, hiçbir plastik etkisi yok, hiçbir mekânı yok ama olur olmaz yerlerde var..." Ardından da ne yapılması gerektiğini söylüyor: Bu kötü heykeller Atatürk'e ve Cumhuriyet'e saygısızlık anlamı verdiği için mahkemeye verip kaldırılmalarını isteyeceğim.
Bu sözlere yanlış diyen çıkar mı; hem çıkar hem çıkmaz! Burası Türkiye'dir ve bir sözün anlamı, yayınlandığı yere göre değişebilir çünkü. İzah edeyim. Haberi yayına sokan Ntvmsnbc haber portalına yazılan okuyucu yorumları, sanatçının görüşlerini destekleyen ve belli ki ne okuduğunu anlayabilecek durumda insanların görüşlerini yansıtıyor; aynı haberi Ntvmsnbc'yi kaynak göstererek tekrarlayan Vatan'ın okuyucu yorumları ise bir âlem. Meselâ biri şöyle: "Bu ülkede Atatürk'ün heykellerinin yıkılması gündeme gelir de; neden fesat yuvası, dibine kadar siyasete batmış camilerin yıkılması gündeme gelmez?" Bir başkası, "Sen önce aynaya bak! Çirkinsin diye seni de sokağa çıkarmasınlar, mağara kaçkını!.", bir başkası daha, "Atatürk"e dil uzatma nedensiz; sen dünyaya gelirdin ama baban meçhul olurdu, soyu seceresi belli, sanatkar adam"
Bu çirkin sözleri tekrarladığım için Mehmet Aksoy'dan özür diliyorum fakat gazeteciliğin ahlak kurallarını koyan ve "kollayan" mercilerin yüzü hiç kızarmıyor mudur bilemem. Gazetelerin internet nüshaları artık abdesthane duvarlarını geçti, "okuyucu yorumu, biz karışmayız" deyip kurtulmak mümkün mü? Ayıp, çirkin, günah!
Bu arada bir küçük ayrıntıyı işaretlemeden geçmeyelim: Ntvmsnbc'nin haberle ilgili başlığı aynen şöyle: "Aksoy: Heykelleri Atatürk'ün fikrini zedeliyor"; bu haberi Vatan, Ntvmsnbc'nin metnini aynen tekrarlamakla birlikte şu başlıkla sunmayı tercih etmiş: "Atatürk heykelleri kaldırılmalı"
Hani, "aziz vatanı bunlar hergün 40 kuruşa, evet yanlış duymadınız 40 kuruşa satıyorlar, haberiniz var mı" türünden bir ucuz cinfikirlilik değil midir bu? Muhalefetin bile âdâbı vardı bir zamanlar!