At bi gazel Muhlis aabü!..

Fotoğrafı gösterebilme imkânım yok; anlatmak zorundayım: Dev alışveriş merkezlerinin orta yerindeki büyük boşluklardan birine (altı buz pisti imiş) dikdörtgen şeklinde beyaz bir platform kurulmuş. Üstünde Mevlevi tennûresi giymiş altı kişi raks etmekte.

Mutrıb heyeti kenarda kemâl-i ciddiyetle "âyin" icrâ etmekteler; beyaz tennûreli dervişlerin arasında iki koyu renk cübbeli görevli ise âyini idare ediyor. Platformun kenarında çay, kahve, gazoz içilen, dondurma yenen dükkânlar var. Pek kalabalık bir saate denkgelmemiş "âyin", besbelli. Müşterilerden çoğu masasında kendi halinde olup bitene ilgisiz görünürken bazıları, orta yerdeki faaliyeti gözucuyla seyretmekte. Boşluğa açılan balkon küpeştelerinde de tek-tük seyirci var.

Ticâri hayatın kalbgâhında dinî âyin! Dinin metâlaşması, ticârete âlet edilmesi, soyutluğundan utanırmış gibi gözle görülür kılığa sokulup cismânîleşmesi; istisnâsız her dinin geleneğinde az-çok "hafî" tarzda icrâ edilen "âyin"in folklorizasyonu. Her dinin kalbinde bulunması lâzım gelen "ihlâs" kavramının, bedava dağıtılan ticârî broşürler gibi tüketime arzedilmesi. Mevlevî "folklor" ekiplerinin kültür tanıtımı bahânesiyle festivallerde, panayırlarda, sinema ve tiyatro salonlarında, hatta arabesk şarkı kliplerinde kullanılmasına alıştık, kimse tepki göstermiyor. Demek ki o tarafımız kösele gibi nasır bağlamış. Sözünü ettiğim fotoğrafın haberinde bildirildiğine göre İstanbul'daki Galleria alışveriş merkezindeki bu "tennûreli show", Ramazan müddetince sekiz kere tekrar edilecekmiş."İftardan yarım saat önce başlayacak tasavvuf müziği konserinde kudüm, ney, kanun, ud ve yaylı tanburdan oluşan 'orkestra' ile 4 vokal (?) mânevi tınıların duyulmasını sağlayacakmış. İftar saatinde 'canlı' ezan okunmasını müteakip 6 semâzen, 1 semâzenbaşı ve bir 'dede efendi'den oluşan Galata Mevlevileri, buz pistinin üstünde 45 dakikalık sema gösterisi sunacakmış.

...

Aklıma bir fıkra geldi, anlatayım: Köyün birinde ikindi ile akşam arası cemaatten birkaç kişi câminin duvarına sırtlarını vermiş ezanı beklemekteler fakat ezana şöyle böyle onbeş dakika filan var. Cemaatten biri, "yahu hocam be" demiş, "bir gazel atsan da dinlesek". Teklifin münasebetsizliği, sesinin güzelliği ile mâruf genç hocanın canını sıkmış, "ne münasebet, olur mu?" diye itiraza yeltenince teklif sahibi üstelemiş, "At bir gazel be hocam, parasıyla değil mi?"

Böyle sulu imâlara mahal verdiğiniz anda temsil mehâbetiniz yerlerde sürünür; cızzz!..

...

Mevlevilik bir dinî tarikattir; semâ gösterisi bir dinî âyindir. Semazenler de birer derviştir. Semâ ile "zikr"ederler ve "zikr" esnâsında mâsivâdan uzaklaşıp ukbâya yakınlaşmaya gayret ederler ve âyinin neticesinde (yolluk, yevmiye, ücret, diş kirâsı, cemîle şu, bu...) kimseden para almazlar; ticârete âlet olmazlar; parayı bastıranın dâvetine yeldir yepelek koşarak cemî cümlemizi hicabdan ağlamaklı hâle getirmezler. İşin tuhafı, bu tiyatro imtiyazı sadece Mevlevi dervişlerine tanınmış gibidir; farzımuhâl aynı mekânda Kadiri dervişleri âyine kalkışsalar, Hürriyet gazetesine bir aylık ekmek çıkar, Cumhuriyet gazetesi bir sene kara manşet çeker. Dilim pek varmıyor ama Mevlevilik, bir nevi devlet tarikatı şekline konulmuş gibidir; erkân-ı devlet, (küçük harflerle) mevlevi folklor ekiplerini yedeğine alıp Avrupa'lara gider, Türkiye'yi tanıtma faaliyetleri yaparlar; fakat bu esnada ricâl-i devletten birinin vecd ile ayakkabısını fora edüben iskemlede bağdaş kurmaması lâzımdır; rezîl oluruz. Kültür bakanı küplere biner, soruşturmalar açar! Bir ciddiyet, bir ciddiyet!..

...

Yapmayınız yahu; iki turist, birkaç ecnebî takdir ediyor diye "zikr"i bu kadar hafife almayınız, Müstağnî durunuz, celîl olunuz; rızkınızı veren yine verir. Biraz celâdet gösteriniz. Ramazan'da horoz şekeri satan küçük esnafla aranıza biraz mesâfe koyunuz; onlar mâsum; peki siz "muhlis" misiniz?


Kaynak (Arşiv)