Artik bilmiyorum diyemezsiniz!

Yazinin basligini, "elifi elifine" Kitaphaber dergisinin mayis-haziran aylarini ihtiva eden 4. sayisinin 27. sayfasinin sag alt kosesinden aldim: Sayfanin sagindaki sutunda "Bu kitap adlarinin Shakespeare'den alindigini biliyor muydunuz?" gibi kiskirtici bir baslik altinda, konuyla ilgili kucuk bilgiler siralaniyordu; Shakespeare'in eserlerinde gecen bazi unutulmaz tabir ve terkipler, zamanla diger yazarlara kitap ismi ilham etmis: Mesela "The Winter of our disconent" tabiri John Steinbeck'in dikkatini cekmis ve Turkceye uc farkli isim altinda tercume edilmis, asli manasina en sadik olani "Hosnutsuzlugumuzun kisi". Bir baska misal "Brave New World", meshur utopya muellifi Aldous Huxley'in eserine isim olmus; "Cesur Yeni Dunya" vb. Sutunun en altinda tamami majiskul bold Times karakterle bu yazinin basligi yer aliyor: "Artik bilmiyorum diyemezsiniz!"

Cumlenin hukmu, tatsiz bir sorumluluk duygusunu getirip omuzlariniza birakiyor: Artik biliyorsunuz, haberdar olmamak, bilmemek, duymus olmamak hakkinizi kaybettiniz; ogrendiniz, haberdar oldunuz ve bu bilgi, artik sizi idare eden bir nufuz ve agirlik kazandi. Simdi, bu bilgiyi ogrenmediginiz zamanin insani degilsiniz; degismeye mahkumsunuz; haber (bilgi), zihni ve vicdani dolleyen bir kudretle size teblig olundu. Gordunuz, okudunuz, bildiniz, anladiniz ve sorumluluk yuklendiniz. Degismeye mahkumsunuz. Haberin mahiyetine itiraz etseniz bile durum degismeyecektir: "Duyduk ve itaat ettik" (Nisa; 46). Sorumluluk agirdir ve aslinda "hurriyetten kacis" vakiasinin ardinda sorumluluktan kurtulma telasi vardir: "Ya Rab, ne eksilirdi derya-yi izzetinden / Ya dehre gelmeseydim, ya aklim olmasaydi" diyerek feryad eden sair, tecahul-i arifane gosterip aklinin ziyadeligi ile ogunmuyor; haber-teblig ve gerekenin icra edilmesi arasinda sendeleyen "akil olmak" melekesinden sekva ediyor. "Ogrenmek yasamaktir, bilmek ise olmek" diyen feylesof da ayni sanciyla muzdarip; bilginin bedeli agir, hakkini ifa etmemek curum.

Bu ulkede cari bulunan haberlesme iklimi, kisiye bu kabil kulfetler yuklemeyecek kadar zahiri, abes, cocukca ve dramatik unsurlar tasiyor; afyonu patlamis bir ehl-i keyfi, birkac saatligine olsun simdiki zamanin kalebentliginden azad eden masum, gercek otesi ve delice bir zahirilik iklimi icinde haberlesip duruyoruz. Haber (veya bilgi) varligimizda maddi veya manevi herhangi bir engele takilip kalmadan ultraviyole sualari gibi dokunup geciyor icimizden. Nice insan vardir ki ruya esnasinda edindikleri bilgiyle amel etmeyi ciddiye alirlar fakat ekseriyetimiz ustumuze boca edilen haber saganagindan tek damlacik dahi olsun islanmadan kuru gecebilmeyi her defasinda basarabiliyoruz; siradisi bir durum, peki manasi ne?

Kelimeler deniz anasina benziyor, medya akvaryumunda sanki cusseye ve hacme sahipmis gibi gorunuyor; ama onlarin derununu boslukla ikame etmeyi basariyoruz her defasinda. Cumlelerin grameri var da (var mi?) zamiri yok. Hakikatin lisanla ifadesi beyhude; kelimeler hakikatin agirligini cekebilecek mukavemetini kaybetti. Akil, cok zamandir "gurbetci"lige yazildi, nicedir mektup bile gondermiyor; sagduyu Moskova'daki Turk santiyelerinde amelelik ediyor; akliselim dunya turuna cikti; basiret, bir kadirbilmeze gelin gitti; mana, yillardir ugratildigi asagilik muameleye kahirlanip Iskandinav sosyal demokrasilerinden birine "siyasi multeci" istidasi vererek savustu gitti, duz mantigi hububat niyetine piyasadan toplayip Arap ulkelerine dusuk fiyatla ihrac ettik.

"Artik bilmiyorum diyemezsiniz!" sozu, iste bunun icin catalli bir kiymik gibi etime batti; tamam, biliyorum; ama yine de bir sey degismiyor; ne ben degisiyorum ne de baskalari. Oyleyse bilmekle bilmemek arasinda ne kemiyet farki kaldi, ne keyfiyet. Havanda su dovuyor, kalburda ruzgar ediyoruz. Lugatimiz veresiye defterine dondu.

Her seyi bildigimiz soylenemez; ama bildiklerimizin karsilik hanesi bombos. Hazreti Adem'e isimler ogretilmisti; Ademoglu olmak isbu bilmekligin icabini yerine getirmek degil mi? Her seye ragmen bildiklerimiz, cigerde hapsedilen bir solukluk hava gibi icten ice bunyeyi curutuyor, ufuneti artiriyor. "Artik bilmiyorum diyemezsiniz" ihtarinin bile tesiri kalmadi ustumuzde, artik yayginlik kesbeden o malayanilikle soyle cevap veriyoruz, "evet, biliyoruz iste, ne olmus yani?"

Gazeteler dunyanin en kaygan maddesi "teflon"dan kirk kere daha "kaygan" ozellikler tasiyan yeni bir karbon bilesimi icat ettigi Discovery Bilim Odulu'ne aday gosterilen Dr. Ali Erdemir'in basarisindan bahsediyor. Dr. Erdemir, eger haberlesme iklimimizdeki o akillara sigmaz kayganligin molekuler yapisini kagida gecirebilseydi, nice yillardan beri herkes "fikri surtunme"nin nasil canina okudugumuzu anlayabilirdi.


Kaynak (Arşiv)