Anavarza Kalesi'ndeki bulaşık makinesi

Beyaz eşya üreten büyük firmalardan birisi altı yapraklı bir duvar takvimi çıkarmış; ismini zikretmekte hiçbir mahzur görmüyorum; ama yaptıkları işin niteliğini tasvib etmediğim için özellikle firma adını yazmayacağım. Çok merak edenler için birkaç ipucu verebilirim; söz konusu firma beyaz eşya deyince Türkiye'de akla gelen ilk birkaç isimden birisi; bağlı olduğu holding ve bu holdingin efsanevi şöhrete sahip sahibi (ki geçen yıl rahmetli olmuştu) aynı ismi taşıyorlar. Süleyman Demirel'in başbakanlık yıllarında "ithal ikamesi" siyaseti sayesinde iç pazarı en az yirmi yıl boyunca tek başına kontrol eden bir firma bu.

Takvime gelelim; ocak-şubat aylarına tahsis edilen ilk sayfasında Doğubeyazıt'taki tarihi İshakpaşa Sarayı'nın çok güzel bir fotoğrafı yer alıyor. Karşıdan bakılınca, "aşkolsun ... firmasına, nihayet güzel bir takvim yapmışlar" dedirtecek kadar güzel bir fotoğraf, biraz yakından bakınca fotoğrafın hiç de sanat tarihi aşkıyla oraya konulmadığını fark ediyorsunuz: İshakpaşa Sarayı'nı çevreleyen yüksek ve muhkem duvarlardan birisi Photoshop isimli bir bilgisayar tekniği marifetiyle boşaltılmış ve o duvardan açılan boşluğun yerine gıcır gıcır bir mutfak fırını yerleştirilmiş. İlk bakışta çok parlak bir fikir gibi görünüyor; herhalde bu müthiş keşfi yapan reklam grafikeri, en azından bir hafta boyunca Selahattin Duman gibi kendi kendini tebrik ederek mest olmuştur. Derken şaşkınlık yerini tuhaf bir yadırgama hissine, ardından öfkeye terk ediyor: Hemen fark ediyorsunuz ki bir reklam metaı, hatta reklamcı tabiriyle devasa bir bilboard gibi kullanılan o tarihi eser, mülkiyeti bütün millete ait bir değerdir. Bir bakkal dükkanının vitrinine sattığı ürünün logusunu yapıştırmak için bile belirli bir bedel ödeyen "reklam veren", İshak Paşa Sarayı'nın dış duvarlarını ve eserin bütün imajını, eserin sahiplerine hiçbir bedel ödemeden "tüketmek"te beis görmemiştir.

İkinci sayfada Anavarza Kalesi'nin heybetli surları arasına montajlanmış bir bulaşık makinesi arz-ı endam ediyor. Dahası var: Üçüncü sayfada aynı aklıevvel espri, bu defa Adıyaman'ın Nemrut Dağı'ndaki Antiyokhos devrinden kalma dev heykellerin arasına aynı boyutta buzdolabı yerleştirerek tekrarlanmış. Dördüncü sayfadaki resimde esprinin dozu ve tadı iyice kaçmış: Trabzon'un Maçka İlçesi'ndeki Sumela Manastırı'nın hemen üstündeki kayalığa yine dev boyutlarda bir klima cihazı konulmuş. İçinde ibadet yapılmasa bile Sumela bir mabet ve Ortodoks dünyasının itibar ettiği sayılı manastırlardan biri. Böyle bir mekanı reklam aracı olarak kullanmanın en hafif tabiri olsa olsa "görmemiş"tir.

Beşinci sayfada Efes harabelerinin orta yerinde sütun boyunda bir çamaşır makinesi görüyoruz, müteakip sayfada Aspendos dekorunun orta yerinde bir televizyon cihazı.

Ne reklam ne reklam; çok etkilendik doğrusu!

Türkiye'de reklam objelerini ve reklamcılık kurallarını düzenleyen bir yönetmelik olsa gerektir; ama o yönetmelikten daha evvel işlemesi gereken bir Rekabet Kurulu'nun varlığını hatırlıyorum. Belki bu abartmalı ve çirkin kampanya söz konusu yönetmeliğin bir açığından istifade ile başlatıldı; ama öyle münasebetsiz bir gedik açılmış ki ardından çok sakıncalı kampanyalar da sökün edebilir. Mesela bir firma yarın Ayasofya'nın minareleri arasına çekilmiş virtuel bir mahyada iç çamaşırı, bir diğeri Augustus Mabedi'nin duvarlarında salam reklamı yapmaya kalkıştığında böyle densizlikleri emsal gösterebilir.

Aslına bakılırsa bu çığır çoktan açıldı bile: Atatürk'ü bir bankanın reklamında aktör olarak canlandıran reklam filmi, daha dün denilecek kadar yakın tarihlerde defalarca gösterilmişti. Söz konusu bankanın kurucuları arasında yer almış olsa bile bir millete timsal olmuş milli bir şahsiyetin banka reklamında "tüketilmesi" bana göre saygısızlıktan başka, diğer bankaların rekabet imkanlarını zedeleyen bir davranıştı; ama nedense tenkid edilmedi ve basınımızda ancak Atatürk'ü canlandıran aktörün başarılı mimikleri bakımından ilgi gördü. Halbuki sert dille tenkid edilmeli ve bu tarz reklam kampanyalarının yol açabileceği sakıncaların önü peşinen alınmalıydı. Eğri oturup doğru konuşalım; yarın aynı mantıkla Orman Çiftliği içinde üretim yapan Tekel bira fabrikası, "kuruluşumuzda Atatürk'ün de hissesi ve desteği var" gerekçesiyle aynı mealde bir bira reklamı yapmaya kalkışırsa böyle bir davranışı hazmedebilir miyiz?

"......." firmasının reklam kampanyasını iş bu gerekçelerde kınıyorum; sırf bu yüzden muhtemelen ilk beyaz eşya ihtiyacımda başka bir firmayı tercih edeceğim.


Kaynak (Arşiv)