Altın yumurtlayan tavuğu keselim mi yani?

Başörtüsü meselesi, maddi altyapıya dair bir problem değildir; tamamen zihnî bir meseledir. Benim de dahil olduğum kesime göre kişinin aslî, şahsî ve tabii haklarından bir unsurdur ve isteyen kadın dilediği yerde başörtüsü ile bulunmak isterse dünyanın çivisi çıkmaz.

Bir başka görüşe nazaran rejimin, devletin, inkılâpların rûhuna ve tabiatına aykırı bir uygulamadır; serbest bırakılırsa dünyanın çivisi çıkar, Türkiye İran'a döner, "Karşı-devrim" büyük ivme kazanır vs. vs...

Başörtüsü meselesini bütçeden bir kuruş harcamadan çözebiliriz; buna mukabil istihdam, genç işsizliği, yargı reformu, temiz enerji gibi konularda CHP ile AK Parti tahinli pekmez gibi bulamaç olup, siyasî işbirliğinin en muhabbetli akorlarında dem-sâz olsalar bile alınabilecek mesâfe sınırlıdır.

Bu tesbitimi doğru sayarsanız bir kenara yazınız, çünkü lâzım olacak.

Böyle olduğu içindir ki başörtüsü konusunun bugünden yarına çözümünü beklemek safdillik olur ve vaktiyle benim de bu safdiller arasında bulunmam bir şey ifade etmez. Başörtüsü meselesi, reel ve maddî planda mesafe alınması hayli sınırlı görünen kalkınmacı, yatırımcı, istihdam artırıcı siyasî programlara nazaran her üfleyişte akkor haline gelen, tutuşma katsayısı yüksek tabiatıyla siyaset sınıfımız için vazgeçilmez bir tercih unsurudur.

Başörtüsünün çözülmesi işten bile değil aslında fakat başörtüsünü tartışma gündeminden çıkarıp bir lâhzada hâlletmek, altın yumurtlayan tavuğu kesmektir; buna kimse rıza göstermez, göstermiyor.

CHP açısından başörtüsü, CHP'nin yaptığı türden kavgacı ve gerilime dayalı siyaset tarzının en zengin tabii kaynağı. CHP, varlık sebebini laikçiliğe bağladı; başörtüsü tartışma gündeminden çıktığında geriye CHP için siyaset yapılabilecek pek az alan kalıyor; bu anakronik partimiz ideolojik maraza noktaları, rejimin sağlığı ile çıbanbaşları üzerinden siyaset yürütüyor. Geriye kala kala "Lokantalarda rakı içme hakkımız engellenemez!" ile "Haşemalılar denizlerimizi ve göz zevkimizi kirletiyor" vâveylası kalıyor çünkü.

Gelelim meselenin AK Parti açısından nasıl göründüğüne: Referandum ertesinde apar topar gündeme getirilen "Başörtüsü yasağını kaldıralım" teklifini ciddiye almanın mânâsını anlamakta zorluk çekiyorum ama galiba var bir mânâsı. Başbakan'ın cumartesi konuşmalarına kulak misafiri olurken, başörtüsü konusunun AK Parti için nasıl bir "sinerji" kaynağı olduğunu fark ettim. Başörtüsü, AK Partili seçmen kitlesinin dikkatini keskin, nabzını yüksek, tepkisini diri tutmak için ideal özellikler gösteriyor; nitekim Başbakan'ın, "Bu bütün kadınların meselesidir; başı açık olanlar da konuya sahip çıkmalı" cümleleri, bana göre çalışılmış, üstünde kafa yorulmuş bir organizasyonu andırıyor. "Bize kalsa hemen hallederiz ama bakın, CHP, yargıyla kol kola girerek engelliyor!" yakınması sağ seçmeni öfkelendiriyor. Başbakan ve konuşmalarını hazırlayan kurmayları bu nazik noktanın elbette farkında. Bu fırın, herkese ekmek yediriyor. CHP, parti içi çatlaklarını "Başörtülüler ilkokullara iniyor" korkusuyla yapıştırıyor; AK Parti, "Bıraksalar çözeceğim ama bir dahaki seçime söz inşallah" edâsıyla 2011 seçimlerine diri girmek havasında.

Onca adamın ekmek yediği bu fırın kapanmaz sevgili başörtülü hanımlar; bugünden yarına mucize beklerseniz üzülürsünüz. Kusura bakmayınız, bize gerginlik üzerinden siyaset yapabileceğimiz ideolojik ve lâfolojik alanlar lâzım ve başörtüsü, ne zaman üflense tıkır tıkır tiraj, reyting, kamuoyu desteği ve kesin inanç üreten bir mevzu.

Eğer ben yanlış düşünüyorsam, birisi çıkıp olup-biteni anlatsın bana.


Kaynak (Arşiv)