Alayımız bidon kafayız netekim!
2002 seçimlerinde oy kullanmamıştım; mahalli seçimlerde de adayı gözüm tutmadığı için AK Parti'yi tercih etmedim ama 22 Temmuz 2007 günü başkaydı; o sabah erkenden sandık başına gittim; oyumu büyük bir kararlılık, hatta hırsla AK Parti'ye verdim ve bu tercihimden ötürü kesinlikle pişman değilim. Tarihî bir gün, tarihî bir an ve tarihî bir karardı benim için. Akşam saatlerinde bir baktık, milletin 'alayı birden' aynı tepki ve kararlılıkla koşmuş sandığa.
Haftasına kalmadı "Göbeğini kaşıyan adam" edebiyatı yayılıverdi.
Sırf bu buluşun sahibini haklı çıkarmak için o gün, gömleğimden birkaç düğme çözüp göbeğimi kaşıdım, sonra da aynaya bakıp bidon kafalı olup olmadığımı kontrol ettim. Evet, biraz benziyordu galiba bidona, "Bu adam işi biliyor arkadaş" diye gülümsedim. "Nasıl da biliverdi bidon kafalı olduğumu..."
Bilirsiniz, partici filan değilim ama bidon kafalıyım ya, şânıma halel gelmesin diye yarın da AK Parti'ye oy vereceğim nasipse. Ne zaman önümde bir sandık sûreti belirse aklıma hemen halkını kısa bacaklı, bidon kafalı, göbeğini kaşıyıp duran kırolar gibi gören zihniyet geliyor. Sırf illet olsunlar, millete hakaret edebiyatına yeni sayfalar ilâve etsinler, cuntacılara medhiye düzüp, kaatillerine bir kere daha âşık olsunlar diye yapacağım bunu.
Bu akşam inadına, Sezen Aksu'ya "Sazan" yakıştırması yaparak espri kabiliyetini isbat eden adamın inadına bir güzel Sezen Aksu dinleyeceğim. Biliyorum kesmeyecek, halkımla aynı titreşim frekansına geçip onlarla birlikte "tanin eylemek" için Youtube'u açıp damardan Kibariye şarkıları çalacağım. Ardından gelsin Güllü, gelsin Bergen; gelsin Orhan Abi, gitsin Müslüm Baba. Ardından faz yükseltip Neşet Baba'ya, 'bozkırın tezenesi'ne geçeceğim; o müthiş "Evvelim sen oldun, âhirim sensin" türküsünün altına "Bu videoyu silin kardeş Allah rızası için, yoksa gencecik yaşta alkol komasından gideceğiz" yorumunu düşen, "İyi ki Türkiye'de doğmuşum", "Yaktın bu Kürd'ün bağrını baboo, bozkırın ölmez ozanı... büyüksün Neşet dayı, kurbanım sana Anadolu'nun gülü, ciğer-miğer komadın bizde zaten" diye yazan, sonra hızını alamayıp, "İçtiğim rakı gözlerimden yaş olup akıyor, yapma be Neşet emmi, kalp var bende, öldürmeye mi kasdın var?" diye dertlenen adamları bir kere daha seveceğim. Sonra Mehmet Erenler "Everek dağı"nı çalıp ciğeri kebab eyleyecek, sonra güzel bir çay demletip Bayram Bilge Tokel'den "Ziya'nın ağıtı"nı, Cengiz Özkan'dan "Beni görüp yüzün öte dönderme"yi, Muharrem Temiz'den "Kapının önünde önlük dikiyi" adlı muhteşem Arguvan havasını dinleyeceğim. Yüreğim kabaracak, "Oldu olacak kırıldı nacak" deyip bir de bizleri bırakıp ellere giden Sabahat bacımızdan "Değme felek değme"ye getireceğim sırayı.
"Etme yiğidim, bütün gerekçen bu mu? İki yanık türkü hatırı için göbeğini kaşıyan adamlara oy verilir mi?" diyenlere aldırış etmiyorum. Hayır efendim, bir ıslık da ben çalmayacağım. Rahmetli annem ıslık çalmayı hoş tutmazdı; Anadolu'da hâlâ öyledir, ıslık çalmak hoş karşılanmaz. Islıkla işimiz olmaz, becerebilirsek türkü söyler, elimizden gelmiyorsa oturup adam gibi dinleriz netice itibariyle.
Gerekçe gerekçe?.. Yıllardır yazıp çizdik o gerekçeyi, mantıklı bir dille izaha çalıştık. Gün gerekçe günü değildir, gün, suyun akarını bulma günüdür. Bu su akarına gider beyler...
Sizlere gelince sevgili okuyucularım; sizler, yazar falan partiye oy vereceğim yazdı diye son dakikada karar değiştiren takımından değilsiniz elbette, fakat ola ki merak edersiniz diye yazdım, sebebi budur.
Türkiye'nin seçimi hayırlı olsun.