Ahmet Selim'e ve iki eserine dair

Zaman Kitap yayınları giderek kıvâmını buluyor; herbiri, insanda bir an önce okuma iştahı uyandıran bir yığın kitap.

Bir gün evvel kargo şirketinin getirdiği paket, fırından taze çıkmış nar gibi francalaları andıran bir iştah manzarası halinde masamı şenlendirdi. Kıdemini itibare alarak Ahmet Selim Bey'in iki kitabına gömüldüm ve yeni yılın ilk günü böylece bir fikir ziyafetiyle geçti. Benden yaşça büyük olmasına rağmen Ahmet Selim Bey'le aramızda bir ruh âşinâlığının varlığını sezdiğim için onun yazdıklarını, benim yazamadığım şeyler gibi mütalaa eden bir dikkat ve empati ile okuyor ve sahipleniyorum.

Varlığını okumaya, anlamaya, düşünmeye ve yazmaya vakfetmiş kaç kişi gösterebilirsiniz; "Sevgiyle Yaşamak" ve "Nâzım Dosyası" isimli iki kitabında, daha önce köşe yazısı halinde okuduğum şeyleri bu defa kitabın mazbut kıyâfetinde yeniden kıraat ederken işte bu hisse kapıldım: Ahmet Selim'de anlamak, anlatmak, düşünmek ve yazmak iştiyâki, Frenkçe tâbirle "profesyonel" bir meşgale olarak kabullenildiğini hissettiren bir disiplin ve kalite irtifâı ile görünüyor. İşini seven ve ciddiye alanların eseri elbette zevk ve ciddiyet aksettirecektir.

Aramızda yaş farkı da olsa Ahmet Selim Bey'le aynı kitaba, aynı kitaplara ve aynı lugâte baş koymuş bir neslin mensupları olduğumuzu hissediyorum; biraz önce yazdıklarından bahsederken "yazamadığım şeyler" nitelemesinde bulunmam sebepsiz değil; o yazıları okurken bir başka cephede gedikleri kapatmakla muvazzaf bir başka refikimin bulunduğunu bilmek zevk ve huzur veriyor.

Demir leblebi dersem haksızlık olur fakat en azından Ahmet Selim Bey'in yazılarının derûnuna girmek ve orada kalmak emek ister. Bilhassa gençler için ne kadar güzel bir imtihan vâsıtası bu; korkmayınız, "demir leblebi" değil, hem sarih hem vâzıh; fethederken fetholunacak, yaklaştıkça sevecek, anladıkça tamamlanacaksınız. Evet, gençler için bir "meydan okuma" kitabı. Lugât gerekirmiş, ne gam, üstelik sizi zenginleştirdiği için yazara şükran borçlanacaksınız.

Kendisiyle dertleşir gibi tekellüfsüz, samimi ve doğrudan meselenin kalbine inen bir üslûp; polemiği lüzumsuz bulur lâkin hissedersiniz ki bir yerden sonra nefsi için değil fakat, kıymet verdiği müşterek değerler için günler boyunca münakaşaya, sayfalar dolusu yazmaya ve zihin çatlatırcasına cedele hazırdır ve bu yanıyla galiba hep delikanlı kalacaktır. "Sevgiyle Yaşamak", hemen her sayfasında altı çizilmeye, kenarına not düşülmeye ve zihinde tatlı velveleler uyandırmaya teşne bir kitap.

"Nâzım Dosyası" ismine itirazım var; okuyunca göreceksiniz ki, yazar, kitabına isim vermek hususunda kendine iyi davranmamıştır. Okumaya başladığımda, "Nâzım hakkındaki notların kitaplaşmış şekli" diye düşünmüştüm, yanılmışım; Nâzım Dosyası, 290 sayfalık kitabın sadece 80 sayfasını kaplayan ilk bölümden ibarettir. Bu durumda ikinci bölümün anafikrini teşkil eden "şiir, nesir, roman" ve müteakip bölümlerdeki "Düşünce harmanı", "Dil yâresi" ve Düşünce Notları"na ismen yazık edilmiş oluyor. Yazarı incitmek istemem; kitabın ilk kısmı kâğıt helvası ise ona nisbetle sonrakiler Hacı Bekir'in çifte kavrulmuş fıstıklı lokumu nefâsetinde yazılar. Nâzım Dosyası'ndaki bazı yazıların mükerrer muhtevâ taşıması ise talihsizlik olmuş, inşallah ikinci baskıda düzeltilir; kezâ, herbiri müstakil yazıların içinde müstakil vesilelerle tasarruf edildiği için sıkça tekrar edilen "Denizkızı Eftelya" efsânesinde de aynı tekerrür görülüyor.

Gün boyunca kitaba dalmış okurken hep, "keşke aynı odada olsak da, küçük itirazlarımı, heyecanlarımı, tereddüdlerimi veya tenkidlerimi münakaşa konusu yapabilsek, kimbilir ne güzel olurdu" diye düşündüm durdum. Hayır, buraya yazılacak ölçüde vahim şeylerden bahsetmiyorum, sadece güzel sohbete vesile olacak tatlı zihin çentilmeleri, bir mânâda tuz"biber kabilinden şeyler.

Kadrini bilenler, elbette bu yazıyı hatırlatma notu kabul ederek icabını yerine getireceklerdir; sözüm daha ziyade genç okuyuculara, hani mektupla, e"posta ile, "ne okuyalım, nasıl yazalım, işe nereden başlamak lâzım, düşünceyi zenginleştirmenin başlangıcı nedir" diye sual eden ama bir türlü lâyıklı ve tatminkâr cevap veremediğim gençlere; önümüzde bir küçük tatil var ve sizler bu tatilinin en az birkaç gününü bu iki kitaba tahsis edebilir, yazarın sizler için tertib ettiği bu "meydan okuma"ya (Türkçesini bulamadım, İngilizcesi "challenge", kibir tavrıyla alâkası yok bu kavramın, sizi daha yüksek yerlere çağıran bir dâvet gibi anlamalısınız), "hay hay" cevabıyla karşılık vererek tatlı bir beyin fırtınası yaşayabilirsiniz.

Mücahededen berelenerek çıksanız da aldırış etmemelisiniz, sonunda kazanan siz olacaksınız; garanti ederim!


Kaynak (Arşiv)