Ahmet Selim

Spor basınının en mühim bunalımı, sporun insanla ve hayatla ilintisini kurmakta ortaya çıkıyor; yazıp çizenlerden çoğunun "skor yazarı" gibi görünmesinin ana sebebi bu. Sporun endüstrileşmesiyle "sporcu" denilen insan türü kayboldu; daha doğrusu, spor çevresi insansızlaştı; isimler kıyamet gibi ama o pencereden bakılınca insan görünmüyor.

Biraz muğlak gibi görünen bu fikri kemâliyle anlamak için Ahmet Selim"in dünkü spor ekinde yayınlanan "Sun"i ortamın gerçek yüzü" başlıklı makalesini okumanız ve yazının meâlini sair spor ve futbol edebiyatı ürünleri ile karşılaştırmanız gerekecektir. Ahmet Selim, yazarlıkta kendine seçtiği alan itibariyle bir futbol yazarı değil ama bana göre spor ve hassaten futbol edebiyatının en büyük yazarıdır; çünkü onun yazdığı futbol kritiklerinin neredeyse tamamı insana ve onun zihnî tabiatına dair değerlendirmelerdir. Her oyun gibi futbolun da bütün lezzeti o boyutlarında saklı zaten.

"Serbest Vuruş"u görmüş, okumuş muydunuz? Geçen sene Zaman Kitap Yayınları arasında neşredildi. Kitabın adı, yazarın futbolla nisbetini ve ilgisini tasvir eden bir nükte taşıyor; onu biraz da "ihtiyârî meşgale" olarak anlamak lâzım belki de; ihtiyârî, yani yazara verdiği zevk sebebiyle yazılan türde yazılar. Kitabı okurken futbolun fizikî tarafını unutup düşünce ve bizatihi hayatın kendisiyle ilgili veçheleriyle temasa geçiyorsunuz. Bu boyutuyla futbol bile kahrı çekilebilir bir şeydir. Tiryâkisi çoktan edinmiştir bile ama haberi olmayanlara yazıların lezzetini zevkle müjdelemek isterim. Sadece Zaman okuyucuları için değil, futbolun zihnî boyutlarını önemseyen her okuyucu bu kitabı ve tabii seyrek aralıklarla gazetenin spor ekinde yazdığı nefis yazıları takib etmelidir.

İşte şimdi kolay tarif edilemeyen bir şükran duygusu içindeyim; Ahmet Selim, İstanbul"un Avrupa yakasında bir yerlerdeki saadethanesinde okumakta, düşünmekte, yazmakta, kritik etmekte ve yaşamaktadır. Yazmakta varlık sebebi elbette futbol değil; esasen futbol yazılarındaki zenginlik ve derinliği, sadece futbol yazarı olmak hedefi ile kazanamazdı. Daha önce yayınlanmış sekiz eserinin isimlerini bu vesileyle dikkatinize sunmak isterim: Din, Dil, Tarih Şuuru, Din, Medeniyet ve Laiklik, Dünya İslâm"a Muhtaç, Milli Manevi Bütünlüğümüz, Uyanış Zamanı, Hüzün Yağmuru (roman), Sevgiyle Yaşamak ve Nâzım Dosyası.

Asabiyet ve infialini derhal teennîye çeviren ve onu temkin diliyle, bazen fark edilmesi hayli zor bir târiz üslûbuyla dışa aksettiren bir zihin hâlinin yazarı. Dikkatinin satıhtan derinlere intikal etmesi son derece seridir; görünenden ziyade arkaplana dikkat kesilmeyi tercih eder ve okuyucusu o istikamette yönlendirir; "eğitir ve öğretir" de diyebiliriz, zira tiryakileri bilir ki Ahmet Selim"in okuyucusu olmak ciddi cehd ister.

Kendisinin şu yazdıklarımdan sıkılacağını, zihninden, "ne lüzum var böyle şeylere" diye te"dip düşünceleri geçireceğini biliyorum ama böyle insanların varlığı, insanın yeryüzündeki yalnızlık duygusunu azaltan bir tesir yapıyor; "o oradadır ve gerekirse ben ona danışabilir, yazdıklarını okuyabilir ve doğruya en yakın hareket tarzının ne olduğunu öğrenebilirim" hissini telkin eden bir temkin üssü. Temkin, unuttuğumuz bir hâlet. Ânında tepki daha leziz ve kolay görünüyor çoğumuza. Düşünceyle davranış arasına bir debriyaj mesafesi koymayı öğrenmek için çoğumuza bir ömür bile yetmiyor.

Yazıdan bahsedecek, ben de bu vesile ile Galatasaray"ın hâlini bir fikir röntgeniyle tahlil eden pozitif tesbitleri hakkında düşüncelerimi yazacaktım, yer kalmadı; ama böylesi daha iyi bence.

Hürmetli ağabeyim; hemen Mevlâ kaleminize kuvvet, ömrünüze hayır ve bereket, size ve sevdiklerinize iki cihanda yüz aklığı nasib etsin.

Sizi çok seviyoruz!


Kaynak (Arşiv)