Ağzına biber sürerim senin ben!

-Hocam, sevgili hocam, neler oluyor güzel Türkiyemde; gazeteleri okumak bile insana dehşet veriyor. Kurumlar birbirine karşı vaziyet almış, terör haberleri, yargıda skandal iddiaları, dış politikada baş döndüren gelişmeler, neler oluyor sahi? Hukuku niçin ortak problem çözme değeri haline getiremedik?

-Mmm, Çekirge, şu son söylediğini bir daha tekrar eder misin bana?

-Dedim ki hocam, hukuk niçin bizim problem çözmemize yardım edemiyor, hatta kavga-gürültü sebebi haline geldi?

-Biliyor musun Çekirge, şairler gibisin! Şairler bazen çok önemli bir şey söylerler ama bazı kereler ne kadar önemli bir şey söylediklerini bilmezler; çünkü onların zihni güzel söz söylemek, iyi bir buluş yapmak, şahâne bir nükte, mecaz yakalamaya kilitlenmiştir. Sen şiirle uğraşıyor musun bakayım?

-Valla hocam her standart Türk genci gibi biz de vaktiyle...

-Anlaşıldı; sende de bir miktar şairlik var. Olmasa şaşardım zaten; fakat aferin, güzel bir nükte yakaladın, şiirle yine uğraş ama zihni arayışlarını eğlence gibi görme; dilden zihne çıkar; şuuruna ve tadına var. Büyük şairler, sıra şairlerinin arasından böyle yükselir, kendi semâlarında böyle parlarlar.

-Ah çok gururlandım diyeceğim geldi ama izin vermezsiniz; şöyle sorayım o halde; soruma cevap verir misiniz?

-O kadar güzel bir soruydu ki Çekirge, ne olduğunu unuttum gitti. Neydi mahkeme filan, öyle bir şeydi, hatırlatsana...

-Hukuk niçin ortak çözüm yolu olmaktan çıktı demiştim?

-E, güzel sana hukukun ortak çözüm bulma yolu olduğunu kim söyledi bakayım?

-Öyle değil midir? Hukuk devletine ilham veren temel esprinin böyle bir şey olduğunu sanıyordum ben; evrensel hukuk...

-Ah, sen sadece şair değil filozofsun da. Türkiye'de şair mebzuldür, filozof da ganî fakat hukuk filozofu, Sahra çölünde dövme Maraş dondurmacısı kabilinden nâdir rastlanan bir fikir erbâbıdır. Ağzına biber sürerim senin ben! Nereden okuyorsun bu tehlikeli fikirleri? Yok hukuk devletine ilham veren temel espriymiş, şuymuş buymuş... Ortalık yerlerde söyleme bunları zinhar...

-Niçin hocam kötü bir şey mi söyledim; özür dilerim!

-Evlâdım, aslında kötü bir şey söylemedin ama sana bunları öğretenler doğru zannıyla yanlış iş yapıyorlar. Ah bu hukuka başlangıç kitapları... Yoksa gizli gizli hukuka başlangıç filan mı okuyorsun? Yalan söyleme anlarım bak!

-...!

-Anlaşıldııı!.. Şimdi çocuğum, olup bitenler niçin kitapta yazılanlara uymuyor diye kendini helâk ediyorsun. Ben sana işin doğrusunu söyleyim. Hukuk dediğimiz şey uzlaşma değil kavga sanatıdır. Toplumda güçlü, ana damar haline gelmiş kuvvet odakları, sosyal sınıflar, zümreler, gruplar, tekeller her neyse işte onlar için hukuk doğruyu yanlıştan ayıran, tartarak karar veren bir mercî değildir; onlar hukuk üzerinden bilek güreşi yaparlar. Kim kazanırsa onun hukuku egemen olur. Bizde olup bitene böyle bakarsan, daha net görebilirsin. Her egemen zümre kendi hukukunu, daha doğrusu çıkarlarını hukuklaştırmaya çabalıyor; bu mücadelede kimi zaman hukukun kendisi, türlü te'vil ve çarpıtma usulleriyle kullanılır; yetmeyeceğini kestirdiklerinde ise kaba güce yönelirler. Hukuk bir güce istinad etmek zorundadır; sonunda en güçlünün iradesi meşru hukuk dediğimiz birikim haline gelir... Anlamadın değil mi, boş boş bakıyorsun çünkü?

-Anlamadım hocam, özür diliyorum.

-O zaman mücadelenin taraflarına, niteliklerine, kontrol ettikleri sermayeye, kurumlara ve amaçlarına dikkat kesil, belki anlarsın ama hukuka başlangıç kitaplarını hemen bırakacaksın, anlaştık?..


Kaynak (Arşiv)