Ağır hizmet kusuru!
Ağaca bakarken ormanı görememek gibi bir durum...
Haftalardan beri kamuoyunun ilgisi, sosyal medyada yayımlanan dinleme kayıtlarına yoğunlaştı. Bunlardan bir kısmının mahkeme kararıyla kaydedilen görüşmeler olduğu, diğer bir kısmının ise izinsiz, yani yürürlükteki kanunlara aykırı tarzda yapılan ve yayımlanan kayıtlar olduğunu artık Cumhurbaşkanı dahil herkes biliyor.
Siyasi hayatımızda buna benzer bir olay yok. Vahim iddialar kapsayan dinlemeler, Başbakan ve ailesi önde olmak üzere, bakanlara, bürokratlara ve bazı işadamlarına kadar yayılmış durumda.
Başbakan haklı olarak “Kriptolu telefonları bile dinlemişler” diye şikâyet ediyor. Bu şikâyet haklıdır ve ciddiyetle üzerinde durulmalıdır. Devletin, ilgili ve yetkili kişilere dağıttığı kriptolu telefonların üstelik aylar boyunca dinlenebilmiş olması, “millî güvenlik”te çok vahim bir zaafın açığa çıktığını gösteriyor. Bu skandal üzerinde düşünüldüğünde, Türkiye’de “devlet sırrı” diye bir kavramın buharlaşmış olduğunu ileri sürebiliriz.
Başbakan haklı; ancak bir noktayı o da görmezden geliyor.
O nokta şudur: Devlet sırrını korumak, devletle ilgili mahrem bilgilerin emniyetini sağlamak, yürütme erkinin başındaki kişi olarak yine bizzat Başbakan’ın birinci derecede görevidir.
Tâli derecedeki sorumluluk, devlet mahremiyetini sağlamak için görevlendirilen istihbarat bürokrasisinin ve emniyet güçlerinin omzundadır.
Ülkenin Başbakanı’nı dinleyen ve uygun gördüğü kısımlarını kamuoyuna sızdıran kişilerin faaliyetinden vaktinde haberdar olamayan kişi ve kurumların sorumluluğunu görmezden gelemeyiz. Birileri dinlerken, görevi “haberdar olmak” olanların gafleti görmezden gelinemez.
Başbakan, “Kriptolu telefonları bile dinlemişler” şeklinde şikâyet etmekte haklıdır ancak bundan ötürü sızlanması gereken en son kişi sayılmalıdır. Zira birinci derecede görevi sayılmak gereken bir noktada belli ki zaaf göstermiş, en hafifinden hizmet kusuru işlemiştir.
Hizmet kusuru idari hukuk doktrininde şöyle tarif ediliyor:
“İdarenin yürütmek zorunda olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, tanzim ve tertibinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde yahut işleyişinde -gereken talimatın verilmemesi, denetim ve gözetlemenin eksik bırakılması, hizmete tahsis olunan vasıtaların yetersiz, elverişsiz, kötü olması, icap eden tedbirlerin alınmaması, geç, vakitsiz hareket edilmesi şeklinde beliren birtakım aksaklık, aykırılık, bozukluk, intizamsızlık, eksiklik ve sakatlıktır.”
İdare hukuku “Ağır hizmet kusuru”nu da ayrıca tarif etmiştir ve Başbakan dâhil bütün üst seviye yöneticilerin dinlenebilmesinden gafil bulunmak, pekâlâ ağır hizmet kusuru sayılır.
Devlet mahremiyeti ve dolayısıyla güvenliği bir kamu emanetidir; kamu emanetleri ve görevleri ehil olanlara tevdi olunur; bu sorumluluğun hakkını veremeyenlerin, gösterdikleri zaaftan ötürü sigaya çekilmesi, hesap vermesi gerekir.
Şu günlerde herkes, kanuni veya kanun dışı dinlemelerin muhtevası ile ilgili; kahvelerde, evlerde, dolmuşlarda bile sadece o husus konuşuluyor ve seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağı tartışılıyor. Arada unutulan şey, devlet mahremiyetini korumakta başarısız olanların, sadece muhtevada anlatılanlardan değil, ayrıca hizmet kusurundan da sorumlu tutulmaları gerçeğidir.
Lozan görüşmeleri esnasında Türk delegasyonunun Ankara ile yaptığı bütün telgraf haberleşmesinin İngiliz gizli servisleri tarafından satır satır takip edilmesinden bu yana bu dinleme kayıtları ikinci büyük skandalı teşkil ediyor. Lozan müzakereleri esnasında İngiliz tarafının, kendileri için çok değerli bu istihbaratı Türkiye aleyhine nasıl kullandıklarını bilmiyor, ancak tahmin ediyoruz.
Kaldı ki, ilk kayıtların yayımlanmasından bu yana hayli zaman geçtiği hâlde hükûmet, kanun dışı dinlemeleri yapanları derdest etmek noktasında, -tehditten ve yakalayacağız vaadinden başka- net bir açıklama yapamadı; bu manada hizmet kusuru hâlâ devam ediyor.
Bugün açığa çıkan istihbarat zaafının, ülkemiz için ileride ne türlü bedellere mal olacağı hakkında hiçbir tahmin yapılamaz.
Bu hafta sonu yapılacak seçimler, devletin mahremiyetini korumakta kusur gösteren bir heyet için, “Evet, bu ekip güvenilir kişilerden mürekkeptir” şeklinde bir güvenoyu anlamına da gelecek.
Bence bunu hak etmiyorlar.