Affedersiniz; futbol yazısı!
-Çekirge, evladım, ne kadar uzun sürdü bu izin; merak ettim, nasılsın iyi misin?
-Uzun vadeli işler yapıp, uzun vadeli düşünüyoruz. Gereği neyse düşünülür, taşınılır, ama bunun kararını ben ve federasyon verir.
-Ne federasyonu, ne vadesi yahu; hayırdır neyin kararını veriyorsunuz; oğlum sen iyisin değil mi?
-Hiçbir zaman bahanelere sığınmadım. Hakemleri, kaçırdığımız golleri dile getirmedim. Buralara 50 senedir yenemediklerimizi yenerek geldik. Futboldaki bir asra baktığımızda çok fazla şeyimiz yok, olanlar da çok açık ortada. Bunları gerçeklerle sağladık. Biz, iyi oynadığımız zaman yenemeyeceğimiz takım olmadığını biliyoruz. Ben ve arkadaşlarım, hiçbir zaman finallere gitme inancını kaybetmedik. Şu anda da bu inancı yüzde yüz taşıyorum. Bununla birlikte, kredimizi ve avantajımızı kaybettiğimiz ortada...
-Neyse geçmiş olsun; vah vah (bu çocuk geçen cumartesi milli maçı seyretmiş galiba). Neyse oğlum üzülme, futbol bu; bugün yeneriz olur biter, takma kafana...
-Bizler, yeri geldiği zaman, kendi adımıza her zaman sorumlulukları alıyoruz, gerekeni yapıyoruz. Bunun karşılığı nedir biliyorsunuz. Bu, yanılmışız, başarılı olamamışız demektir. Sizlerde, yalan ve yanlışta istifa eden var mı? Böyle iddialı sözler söyleyip, biz başarılı olduğumuzda kimse bir şey yapmıyor. Ben bir başarı kazandığımızda hep birlikte kazanıyoruz, başarısızlıkta ben ve meslektaşlarımız suçlu oluyor. Bu adalete sığıyor mu?
-Ee, memlekette ne yaptın; havalar nasıl, nasıl geçti tatilin anlat bakalım biraz.
-Malta ile oynayıp puan kaybetmişseniz, eleştirilirsiniz. Bunun olması gerekir. Türkiye gibi bir takımın Malta gibi bir takıma puan kaybetmemesi gerekirdi. Bir diğer önemli maça 3 gün kala da sağduyulu olanların dışındakilerin, artık 40 senedir değişmeyen bu pozisyonlarına enerjimizi harcayamayız. Daha doğrusu bu enerjiyi harcamayı hak etmiyorlar, bu değerde bulmuyorum, çünkü bizim çok ciddi bir işimiz var, o da yarın akşam ve bundan sonraki maçlarda mümkünse 3 puanı almak, bunun için mücadele etmek..
-Haa, anlıyoruum; elbette.. hmm... kolay değil tabii!
-Hatasız emek olmaz. Ben zaferleri yaşadım, başarısızlıkları tattım ve bunları başarırken de başarısız olurken de bir emek sarf ettim. Siz bilir misiniz, başarısızlıkları tek başına göğüslemenin ne büyük cesaret istediğini? Bu vicdansızlarda bu cesaret var mıdır? Ben o cesareti gösterdim. Sadece evime gittim, sığınacağım tek liman ailem oldu. Yine karşınızdayım, aslanlar gibiyim, yine aslan gibi oyuncularımın başındayım.
-Gel şöyle güneşte kalma; havalar sıcak zaten, şimdi büsbütün şey olmasın şimdi..
-Zaten bu konuda tecrübeliyiz. Ben bundan sonra ders almam, ders veririm...
-Tabii tabii canını sıkma sen böyle şeylerle; çocuklar, Çekirge kardeşinize soğuk bir şeyler getirin; hatta tuzlu ayran iyi olur, ondan getirin!
-Ben prestijimi ve yerimi savaşarak, vuruşarak, emek vererek elde ettim; Tarih açık, net ortada. Eleştiri olmalı, ama bu futbola ve bize bir şey katmalı. Mesnetsiz, akıl almayacak eleştirilerin değeri yok.
-Haklısın evladım haklısın; bütün kabahat bizde tabii. Ee, bundan sonra ne yapacaksın; önünüzdeki maçlara mı bakacaksınız?
-Biz hırslı ve kazanmaya yönelik, ama sakin oynayacağız. O yüzden, zaman zaman oyun içinde bazı durumlar olduğu zaman sığınacağımız tek varlık seyircimiz. Bu özlem günümüzde beraberce zafer yaşamak istiyoruz. Bu kötü periyodu beraberce atlatmak, hep beraber hedefimiz. Maçtan sonra Yunanistan-Norveç maçının tabelaya nasıl yansıyacağına bakacağız.
-Aferin, aferin, iyi olur inşallah; hele şu tuzlu ayranı iç; yarın ola hayrola evladım!