Adı Abdullah, mahlâsı 'emîn' olsun

Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Devlet Başkanı Sayın Abdullah Gül'ü tebrik ederim. Şahsi donanımı, siyasi ehliyeti ve halîm tabiatı ile bu görevinde çok başarılı olacağını tahmin ve temenni ediyorum.

Hemen Mevlâ mahcup etmesin.

Halkın muhabbeti ve duası onunla beraberdir; kendisi de takdir edecektir ki bu mânevi destek -mânen ve maddeten- son derece değerlidir. Ehliyetinden kimsenin şüphe duymadığı bir devlet başkanı olmasının büyük faydalarını göreceğiz.

Hayırlı olsun, Allah muvaffak etsin. Başarısı Cumhuriyet'in hânesine yazılacaktır.

*

"Halîm tabiatı"nın altı özellikle çizilmeli. Göreve başlamasının ilk gününde karşılaştığı soğuk direnişe karşı tavrı fevkalâde temkinli, sabırlı ve olgundu. Kendisini, "Sayın Cumhurbaşkanım" diye kabullenemeyenler, gün geçtikçe bu sıcak, anlayışlı ama tabasbustan eser göstermeyen kararlı devlet duruşu karşısında o günkü davranışlarını ileride hatırlamak istemeyeceklerdir; bundan şahsen eminim.

*

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görevi, seleflerinden daha ağır ve önemlidir; çünkü Türk toplumu, Sayın Gül'e gösterdiği manevi teveccühle ona milleti devletle pekiştirme ve kaynaştırma, devletin temel kurumları arasında ılık bahar rüzgârları estirme vazifesi tahmil etmiş bulunuyor; daha da açıkçası Cumhuriyet fikriyle, devletin temel esasları ve rejimle ilgili hiçbir sıkıntısı olmadığı halde devletten gelen iteleyici tavırlardan ezâ duyan insanlar Cumhuriyet'i ve devleti samimiyetle sahiplenebilmek arzusundadır ve bu hususta Sayın Devlet Başkanı'nı kendilerine vekil seçmişlerdir. Görevin ağırlığı buradan doğuyor; çünkü bu mesele karşıdan görüldüğü kadar kolay değil. Cumhurbaşkanı'nın vaktiyle mensup olduğu siyasi cenah hakkında bürokratik muktedirlerin ağır vehim ve şüpheleri vardır ve bu hasmâne tutum, dogmatik bir katılıkla ifade edilmektedir; halbuki Türkiye Cumhuriyeti'nin millet-devlet beraberliğinden hâsıl olacak yüksek enerjiye büyük ihtiyaç duyduğu açıktır.

Önyargıları değiştirmek, -o meşhur söyleyişle- atomu parçalamaktan daha zordur; Sayın Cumhurbaşkanı'nın zoru başarmasını bekliyoruz; büyük fitnelerle engellenmedikçe başaracaktır.

*

Sözün tam da bu noktasında "muhabbetten maraz doğar" nüktesini hatırlatmanın yeridir: Sayın Gül'ün cumhurbaşkanlığına adaylığı sürecinde lehinde ve aleyhinde teşekkül eden zümre kanaatleri ve beklentilerin gözden geçirilmesinde fayda var. Onun devlet başkanı olması gerektiğini hararetle savunanlar, beklenti çıtasını biraz aşağılara indirmeli, aleyhinde bulunanlar ise iyi niyetli bir bekleyiş içinde bulunmalıdır. Onun görevinde âdil ve tarafsız olmasını dilemek başka, adâlet ve bitaraflığın neticelerine katlanmak başka şeydir. Yeni Devlet Başkanı'nı bir nevi diyet ödemeye zorlamaya kalkışmak veya her eylem ve davranışında güvenilmezlik hissesi icat etmeye kalkışmak Sayın Gül'ü görevinde zora düşürür ve şahsen temenni edeceği son şey olsa gerektir.

Muhalifi de muvafıkı da yeni Cumhurbaşkanımıza güven duymalı, işini zorlaştırmamalıdır. Sayın Gül'ün kimseye ispat edecek bilinmeyen ve yeni bir niteliği bulunduğunu zannetmiyorum; siyaset çizgisinde tabiilik çizgisinden ayrılmadığı için devletin zirvesine çıkan Sayın Cumhurbaşkanı, kendisine gösterilen güveni tez zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin lehinde hayırlı aksiyonlara dönüştürecek vasıflara sahip bir insan.

Ona beyaz bir sayfa açalım: Adı Abdullah'tır; mahlâsı ise "emîn" olsun.


Kaynak (Arşiv)