Adana'dan Maraş'tan
Zaman yazarları Anadolu'yu adım adım dolaşıyor; okuyucuları ile, Zaman Gazetesi'nin hakiki sahipleri ile tanışıyor, onlarla yüz yüze tanışıyor, suallerine cevap veriyor, hesap veriyor.
"Gazetenin hakiki sahipleri" sözünün romantik ve okuyucuya rüşvet verir kabilinden sarf edilmiş boş bir kavram olmadığını anlıyor, görüyor. Ortaklar topluluğuna ifade veren bir şirket sorumlusu gibi onların arasına karışıyor. En azından Zaman camiası adına gazetecilerin ve gazete yazarlarının, adeta göğün yüksek katlarından avama haber ve yorum indiren olağanüstü bir kişi olarak algılandığı devrin son günlerini yaşadığımızı söyleyebilirim.
En dikkatli Zaman okuyucularının hanımlar olduğunu fark etmek beni şaşırttı; dikkatli ve sorgulayıcılar. Belki de gereğinden fazla sorumluluk duygusu taşıyan, çocuklarının geleceği ve eğitimi ile yakından ilgilenen; ama bununla birlikle sosyal faaliyetleri iyi takib eden bir hanım okuyucu kitlesi var gazetenin. Zaman'ın tiraj artışında ve bu istikrarı korumasında en etkili kitlenin hanımlar olduğunu bilmek, herhalde gazete yöneticilerinin de en azından, hanımlara ve aileye yönelik yeni sayfalar yapmak konusundaki sorumluluklarını artırıyor olsa gerektir.
Zaman Gazetesi, Adana'da, tek kelimeyle mükemmel diyebileceğim bir altyapı teşkilatlanmasına sahip olmakla ne kadar övünse yeridir. Bölge temsilciliği bürosu, tam tekmil bir gazete altyapısının tamamına sahip. Bölge temsilcisi Yakup Bey ise bana yeniden "uç beyi" kavramının hoş tedailerini hatırlattı. Hele bölgeye hitab eden gazetenin basıldığı matbaa tesisleri ise beni bile imrendirdi. Matbaacılık tutkularım kabardı. Tabii benim için matbaa demek hâlâ tipo tekniği ile baskı yapan eski model makineler ve kalıp sistemleri anlamına geliyor ama olsun; kağıdın mürekkeple buluştuğu her mekân benim için azizdir. Kağıt, mürekkep ve insan; Adana'da üçü de vardı ama kâğıt stoku hayli zayıflamıştı. Ne var ki insanın var olduğu yerde bu, eksiklikten sayılmaz. Eskiler, "yokluk adam yokluğu" demişlerdi; insanın var olduğu yerde hiçbir şeyin eksikliği çekilmez.
Yeri gelmişken Adana'nın hâlâ inşâ halinde bir şehir görüntüsü verdiğini de belirtmeliyim. Aytaç Durak'tan her yerde sitayişle bahsedildiğini işittim; fakat Çukurova düzlüğünün orta yerinde bir şehri "dikine" tasarlamak fikrini garip buldum. Laakal on iki katlı dar blokları yan yana yükselterek mekan problemini gidermenin tek çaresi dikine büyümek olmamalı. Muasır medeniyet diye bir şey var. Belediyecilerimiz Avrupa'yı bir de bu nazarla seyretmeli değil midir?
Ve Kahraman Maraş. Benim gibi sâbıkalı kekemeler için telâffuzu çok uzun ve zahmetli bir isim. Maraş, Çukurova bereketiyle Anadolu yaylasının dudak dudağa geldiği yer. Tatilini sahil plajlarının kalabalığında değil de, Anadolu güzelliklerinin keşfine hasretmeyi düşünenler için Maraş şâyân"ı tavsiye bir belde. İçinde semerci, soğuk demirci, külekçi, yemenici gibi loncalar devrinden müdevver eski el sanatlarının dipdiri ayakta durduğu bir kadim zamanlar çarşısını görmek isteyenler için görülecek çok şey mevcut Maraş'ta. Hele bir sanayi çarşısı var ki, ayrı bir fasıldır ve bir saatlik kısa bir zaman dilimi içinde sıkıştırmak zorunda kaldığım ceviz oyma ustası Ali Gülaçtı'nın ve soğuk demire lokum yumuşaklığında hükmünü geçirerek demirde güzelliği arayan Yıldırım Doğanoğlu'nun dükkanlarında gördüklerim müstakil bir yazı teşkil edecek kadar heyecan verici güzellikler taşımaktadır. Tabii yeri gelmişken Maraş Ulu Camii'nin iç mekân tezyinâtında gördüğüm feci çirkinliklere temas etmek de gerekiyor. Ne var ki o dahi bir fasl"ı diğerdir ve ayrıca üzerinde durmayı gerektirmektedir.
Hâsılı, ümidini ve imanını zayıflamış hissedenler için Anadolu hâlâ bir tecdid"i iman melceidir. Zaman yazarlarının vatan sathında yollara düşüp, okuyucu ile, esnaf ile, sanatkar ile, sanayici, ev hanımı, öğrenci, öğretmen, benzinci, kamyoncu ile hasbıhal etmesinde bereket ve hayır gördüm. Bir gazete şüphesiz ki sadece okuyucularına hitab etmez, onun muhatabı bütün toplumdur; fakat basın hayatımızın İstanbul'un birkaç semtinde yoğunlaşmasından doğabilecek mahzurların izalesi anca böyle mümkün olabiliyor.