Açma zülüflerin yar yar yellere karşı
Birisi çıkıp -o her kimse-, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda denilen adama ağzını tekkenişîn tavasına çevirmeli!
Millî muhalefet teâmüllerimize göre -o kimse- bizzat Başbakan’dır ve başta CHP’liler olmak üzere yurttaşlarımızın başına gelen ve gelmesi muhtemel bütün kaza ve belâlardan, yürütmenin başı olarak birinci derecede sorumludur.
Hannes Swoboda bizi tanımıyor; bir yörük çadırında kilime bağdaş kurup sacda pişirilmiş peynirli gözlemeyi dörde bürüp, yanında bir çamçak yağlı ayranı başına dikmişliği, ardından yumruk peçetesiyle ağzını silip “Elhamdülillah” çektikten sonra “Ben yedim Allah artırsın, sofrayı kuran kaldırsın; hane sahibinin üzerine afiyet, kesesine bereket, geçmişlerinin de canına değsin!” demeyi bilir mi? Anadolu bozkırlarında ılgıt ılgıt esen iğde kokulu yellerde (tam mevsimidir ha!) esrimiş başını şırıl şırıl akan derelerde serinletip ardından, “Açma zülüflerin yar yar yellere karşı” bozlağını okuyabilir mi ki bakalım; şimdi kalkmış kibirli bir edâ ile öz be öz yerli ve millî, buram buram Anadolulu bir yiğidimizi hacîl düşürmeye kalkışıyor!
Hey hey; yine de hey hey! Yine de şahlanıyor aman kolbaşının kıratı/ Bize görünüyor aman yine serhat yolları... Sen kiim, bizim iç işlerimize karışmak kim bre Swoboda? Bir kere isminden tekin biri olmadığın belli. Biz senin gibileri şanlı tarihimizin parlak sayfalarından Karaoğlan, Tarkan, Malkoçoğlu nâm kahramanlarımızın filmlerinde esas oğlana çıkıntılık yaparken koyun budunu dişiyle kemiğinden sıyırıp da ardından başını tavuk gibi tavana kaldırarak tekmil dişlerini göstere göstere arsızca kahkahalar atan kötü karakterler cümlesinden biliriz. Olmadı bre çorbacı; işimize karışmayacaktın! CHP’nin geçen yüzyılda kaldığını ve modernleşmesi gerektiğini söylerken literal mânâda doğru söylüyor olabilirsin fakat sizin gibilerin ağzında evrensel doğrular bile sadâkatini kaybediyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nu telmih ederek, “Bunca yıldır hükümette yer almamanız tesadüf değil” tesbitinde bulunmak size düşmemiştir bay Swoboda; “Biz biliriz işlerimizi/ İşimiz kimseden sorulmamıştır/ Kılıçla mızrakla topla tüfekle/ Başımız bir kere eğilmemiştir!”
Evet, içerde birbirimize olmadık lâflar, hatta hakaretler savurduğumuz olur sıkça; sizi alâkadar etmez bayım! Bu ülkede herkes kendi pozisyonundan hoşnuttur nihai planda. Meselâ bizde muhalefetin niçin asla ve kat’a iktidar olmak istemediğini sizin o kaba ve lineer mantığınız kavrayamaz, zira biz bize benzeriz. Kemâl Bey me’zundur; mesâha-i arzın dilediği yerinde hükümetimiz, hukukumuz, yargımız veya canının o esnada çektiği herhangi bir mercî hakkında ağzını bozabilir; bizi yâd ellerde yâd ellere çekiştirebilir; bizim iç meselemizdir. Onun için kalkıp da Sayın Kılıçdaroğlu’nun Avrupa’daki Türklere hitaben, “Burada çoğunuz sol, sosyal demokrat partilere oy veriyorsunuz, Türkiye’de niye sağ partilere oy veriliyor?” diye sâfiyâne sitemlerde bulunmasını dilinize dolayarak, “Biz Sosyalistler olarak Türklerden yeterli destek alıyoruz; eğer siz Türkiye’de halktan destek bulamıyorsanız bu sizin meselenizdir” şeklinde birtakım imâlı lâflar etmeniz hamiyyet-i milliyemize dokanmıştır. Size ne bilâder, CHP’nin nasıl iktidar olabileceğini tarif etmek size mi kalmıştır yani?
Başta ifade ettiğim esaslı fikrin altını bir kere daha çizerek hükümetin ve Başbakan’ın işbu diplomatik iskandaldeki sorumluluğunu kuvvetle hatırlatmak isterim: Başbakan duruma el koymalı ve şu sevimsiz Swoboda’nın ağzının payını vermelidir. Bir kısım muhalefetimiz gaflet, hatta dalâlet içinde bulunabilir ama onlar “Nasıl olsa hukukumuzu savunacak arslan gibi bir hükümetimiz var ardımızda” diye öyle davranıyorlar. Dağılın bre; sahipsiz mi sandınız o gurbetteki kavruk Anadolu yiğitlerini? [email protected]