Yok Mandela!

Birkaç gündür Mustafa Balbay hakkında basının özellikle bir kanadında yapılan yayınlar, insanların çoğu nazarında şöyle bir kanaat uyandırabilir:

Büyük haksızlıklara mâruz kalan bir fikir adamı, bir basın mensubu hürriyetine kavuştu; hak tecelli etti. İki vakte kalmaz diğer mazlumlar da serbest kalırlar! Balbay hakkındaki yayınlarda büyük bir neş’e ve nikbinlik görülüyor. Mandela’nın 1990’da zindandan çıkmasını hatırlatır bir coşkuyla kuşatıldık.

Sayın Balbay’ı tanımam; hakkında lehte veya aleyhte bir önfikrim yok. Hapisten çıkması, eşine yavrularına, ailesine kavuşması, ardından Meclis’te yemin ederek yasama görevine başlaması güzel şeyler; gözleri aydın olsun, samimiyetle kutluyorum.

Basınımız bu güzel haberi servise koyarken meselenin önemli bir veçhesini ihmâl etti: Balbay niçin tutuklandı, neyle itham edildi ve hangi cezayı aldı; şimdiki statüsü nedir, niçin serbest bırakıldı; bu karar diğer Ergenekon hükümlülerini de etkileyecek midir? Gazete okuyucusunun bilmediği ayrıntılar yani...

Sayın Balbay, Ergenekon davası kapsamında, TCK’nın 312/1, 313/1 maddelerini ihlalle suçlandı. Bu madde kısaca zor kullanarak hükümeti ortadan kaldırma fiilini tanzim ediyor.

Balbay beş yıla yakın tutuklu kaldı; bu esnada 2011 seçimlerinde CHP tarafından aday gösterildi ve seçildi. Bu yılın ağustos ayında Ergenekon davası sonuçlandı. Balbay, 34 yıl 8 ay hapse mahkûm edildi. Karar şu anda Yargıtay’da ve önümüzdeki yılın ortalarında temyiz sürecinin sonuçlanması bekleniyor. İşte esnada 2010 yılında yapılan anayasa referandumunda kabul edilen “Anayasa Mahkemesi’ne şahsî müracaat hakkı”ndan istifade ederek AYM’ye başvuran Balbay, 2011’den itibaren vekil sıfatı taşıdığı ve hakkında hüküm tesis edilmediği halde hapiste tutulmasına itiraz etti. AYM, bu itirazı haklı buldu. Mahkûmiyet kararını veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi karara itaat etti ve Balbay, yasama görevini yapmak üzere tahliye edildi.

Bunun anlamı şu: Vekillik sıfatı sürdüğü müddetçe Balbay tutuklanamayacak fakat bu niteliğini kaybettiği andan itibaren 34 yıllık cezası infaz edilmek üzere yeniden cezaevine dönecek. 2015 seçimlerinde yeniden seçilirse yine görevinin başında olacak.

Bir mânâda, henüz kesinleşmemiş mahkûmiyet kararı, bir Demokles kılıcı gibi orada asılı duruyor.

Bu bir af değil, tutuklu vekillerin özel durumu ile ilgili olarak uzun tutukluluk sürelerinin haksızlığına dair bir AYM içtihadının eseri. Eğer vekil sıfatı devam ederken Yargıtay tarafından cezası tasdik edilirse durumun ne olacağını ise bilmiyorum. Burası Türkiye; her şey olabilir.

Sayın Balbay hakkında yapılan yayınlardan anlaşılan şey, onun masumiyeti hakkında basında geniş bir kanaatin mevcut olduğudur. Yayınların temel niteliği, sanık hakkındaki kamuoyunun olumlu bir kanaat inşa etmesine yönelik. Öyle anlaşılıyor ki hakkındaki ağır mahkûmiyet kararı, suçsuz olduğuna inananlar açısından bir mânâ ifade etmediği gibi Ergenekon ve benzeri dâvâlarda yargının güvenilmezliğine dair bir karîne de teşkil ediyor. Bu durumda tamamen şahsî içtihat niteliğinde olmak üzere şöyle bir hüküm üretilebilir: Mahkeme kararı bir anlam taşımaz; sen benim kalbime bak!

Bir mahkeme kararı her zaman âdil olmayabilir; usûl ve esas bakımından zaaf taşıyabilir fakat bu ihtimâl, mahkeme kararlarının güven verici olmadığı yolunda bir gri propagandaya dönüşmemelidir. Hukuk devletinde bir kişinin suçlu veya mâsum olduğuna karar vermek, basının değil yargının işi.

Yargı yerine vicdanımıza göre hüküm verme hakkımız yok yani.


Kaynak (Arşiv)