Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

24 Temmuz'da yapılan son Bakanlar Kurulu toplantısına katılan üyeler ilginç bir jestle karşılaştılar: Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, bütün bakanlara birer adet pırıl pırıl 9 milimetre çapında, son teknoloji ürünü, Sarsılmaz silah sanayinin siparişi üzerine MKE'nin ürettiği 919 tipi tabanca hediye etti.

Bu tabanca son zamanlarda Türkiye'de pek popülermiş; vallahi bilmiyordum; üzerime vazife olmayan işlerden biri de budur.

Silahlar bizim eskiden "14'lü" diye tabir ettiğimiz, makinelitüfek yarısı oyuncaklardan; pardon, 14'lü değil, 15+1 imiş; kulağıkesik tabiriyle 15'i şarjörde, biri ise tercihe göre namlu ağzında tutulabiliyor; oldu mu 16'lı?

Şimdi bu olayı çeşitli açılardan inceleyelim:

Vecdi Gönül Milli Savunma Bakanı idi değil mi (bakalım yeni kabineye girecek mi; her neyse, o da bizim üzerimize vazife değil)? Milli Savunma Bakanı ne demek; savunma işlerini en yüksek derecede kollayıp gözeten, vaziyet eden kişi demek. Sıradan demokrasilerde silahlı kuvvetler işte bu bakanlığa bağlıdır. Bizde ise zaman zaman Başbakanlık'a bağlı olduğu söylenir...

Bu anlamlı hediyesiyle Sayın Gönül, kabine arkadaşlarının şahsi savunmalarına bayağı bir katkıda bulunmuş oluyor. Bu durumda soruyorum:

  • Bizim şahsi savunmamız ne olacak Sayın Bakan? Bize de birer "16'lı" hediye etmeyi düşünüyor musunuz?

Laubaliliği sevmem; bu soruyu da Sayın Bakan'la kâğıt üstünde yüz-göz olmak derecesinde yârenlik tesis etmek için sormuyorum; gayet ciddiyim.

Biz "kâl-ü belâ"da, "devletimiz bizi korur; onun için silah taşınma, kendimizi bizzat savunma ve adaleti bizzat yerine getirme hakkımızı devlete devrediyoruz" diyerek silahsızlanmış veya silahtan arındırılmış sıradan insanlarız. O yüzden bütün normal ve sıradan ülkelerde silah taşımak yasaktır; bu tekel, kanunla sadece devletin özel görevlilerine tanınmıştır.

Tamam, özel ihtiyaca binaen bazı kişilere (mütayit, kuyumcu, çoban vb.) silah ruhsatı veriliyor fakat vekillerin, hele bakanların silah taşımalarını, hele hele silah hediyesi kabul etmelerini bir türlü anlayamamışımdır. 16'lıyı ne yapacaksınız sayın bakanlar; ne işinize yarayacak?

16'lıyla gazoz açılmaz, yemek pişirilmez, ıspanak doğranmaz; bu meret kahvaltı, mutfak, piknik gereci değildir. Bir 16'lı ile sadece birilerine ateş edilir. Niçin ateş edilir? O kurşun gitsin birinin etine-kemiğine girsin, kırıp kanatsın da iflâh etmesin diye.

Haa, peşin fikirli olmayalım: Mümkündür, belki bu 16'lıların bizim bilmediğimiz bir meziyeti, gizli bir fazileti vardır; o zaman biz de isteriz efendim! Aslında Milli Savunma Bakanı'nın her vatandaşa birer bedava 16'lı hediye etmesi, Maarif Vekili'nin mektepleri tatil etmesine benzer uygulamayı hatırlatırcasına şanlı tarihimizin altın şeref levhalarından biri olurdu ama işi o kadar uzatmayalım; hayır, hediye filan değil, herkese bedava silah taşıma ruhsatı isteriz. Hangi geçerli sebebe istinaden bu ruhsatın verildiğini Milli Savunma Bakanı'mız nasıl olsa cevaplandıracaktır. (Haydi bir tüyo verelim; bakan arkadaşlarına niçin silah verdi ise bize de aynı gerekçe ile bedava ruhsat dağıtmalıdır!)

Gelelim, yirmi küsur kişiye dağıtılan ve tanesi 2 bin YTL olan silahların finansmanına; bu meseleye hiç girmemek en iyisidir çünkü tarih boyunca kaydedilmiştir ki, silahların finansmanı kadar netâmeli bir mevzu yoktur. Muhtemelen Sayın Gönül bu jestin mesarifini, şahsî ceyb-i hümâyunundan tedarik etmiştir deyip geçelim.

Bu son sözüm ciddi, alabildiğine ciddi:

Bütün silah ruhsatları iptal edilip bütün silahlar toplatılmalıdır. Kendi gücüyle bu kampanyayı destekleyen Sayın Nazire Dedeman Hanımefendi'yi gönülden destekliyor, Sayın Gönül'ü ise felsefesi tutarsız bir işe kalkışarak kötü örnek teşkil ettiği için kınıyorum.