Öldüren cilve
Ey milliyetçi seçmen arkadaş; gel seninle biraz hasbıhal edelim.Bilmem farkında mısın, olup-bitende senin payın büyük.
Eğer 7 Haziran'da var gücünle gözlerimizin nuru, kalplerimizin sürûru, istikrarın kalesi, refah ve umranın lokomotifi, canımızın içi iktidar partisine yüklenip de desteyi bozmasaydın bunca delikanlımızın kanı dökülmeyecek, hanelere ateş düşmeyecekti…
Vatanperverlik, öyle kavun seçer gibi parti tercihi yapmakla olur mu; onu küstürmeyelim, beriki zaten yangın söndürme köşesi derken her iki partiyi de cilvelerinle çılgına çevirdin, adamlar şimdi birbirini çakma milliyetçi olmakla suçlayıp duruyorlar.
Artık kararını ver; çünkü bazıları, ellerinde en son kamuoyu anket raporuyla sabah-akşam tansiyonunu ölçüp duruyor. Bunlardan birine yüzde yarım meyil göstersen ötekinin uykusu kaçıyor. Artık ağır otur, batman gel. Balkan Harbi'nden beri ergenlik kızlar gibi davulcuya mı varsam, zurnacıya mı diye gönül gezdiriyorsun? Ne kadar vazgeçilmez bir güzelliğe sahipsin ki senin uğruna gencecik fidanlar kuruyor, hanelere ateş düşüyor? Sair seçmenden üstünlüğün ne senin; ülkeyi sevmek ne zamandan beri yegâne varlık sebebin haline geldi? Anladık böldürme ama biraz da ihyâ et be birader!
İşte, senin gönlünü çelmek için sokaklarımızda, dağlarımızda birileri boyuna ‘çözüm sürecinin filmi'ni çekiyor. Adamlar, ‘Bana yar olmayanı ben de başkasına yar etmem' diyerekten memleketi salhaneye çevirmekte tereddüt bile etmiyorlar. Büyü artık, lütfen hangi partiye varacaksan var da kurtulalım. Bakalım hangisi beni daha çok seviyor diye bir ona bir ötekine mendil yollamaktan de vazgeç.
Ey vatan, sana da iki çift sözüm olacak…
Tamam validemizsin, öyle kabul etmişiz. Peki, senin hep anneye benzetilmende nasıl bir nükte gizli? Anneler müşfik olur, evlâtlarının gözüne toz kaçmasını bile istemezken niçin, sana lâyık olmamız için gencecik çocukların senin uğruna ölmesini kabulleniyorsun? Bizden şüphen mi var ey vâlide-i mukaddesimiz; yoksa amansız nikâhlın ‘devlet baba' mı seni bu kadar amansız ve evlat acısına karşı ilgisiz olmaya mecbur ediyor? Bize pek de önünü-ardını düşünmeksizin, ‘Bu can sana feda olsun; bin canımız olsa yine veririz' dedirten ezber, senin içinde bir yerleri sızlatmaz mı hiç? Nasıl annesin sen yahu? Evlatları öldükçe dirilen, birbirini kırdıkça tazelenip güzelleşen anne olur mu hiç?
Senin gözünde ne zaman büyüyeceğiz biz anne? Nice kuşaklar sırf senin gönlün hoş olsun diye kanını sebil ederken senin hep müsterih ve şen kalmanda bir terslik yok mu? Bak yine evlâtların, “Ben annemi senden daha çok seviyorum” yarışına girdiler, birbirlerini boğazlayarak ‘devlet babamız'ın takdirini kazanmaya uğraşıyorlar.
“Anamın canı sağolsun, Allah ebeveynimize zeval vermesin de biz tek kuru ekmek kemirelim; dünyanın vergisini öderken öf bile demeyelim; yöneticilerimize hürmette kusur etmeyelim; onlar olmasa biz de olmazdık; arada dayak yesek de olur” diyen evlâtların sırf senin için birbirini kırarken çok mu şâdümansın?
Şair Eşref diye biri vardı, tanımazsın gerçi sen... Yüz sene filan önce, müstebid sandığı birini hicvederken demiş ki, “Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi/ Gitgide zulmetmeye elde ahali kalmıyor” Sen de bizi aynı hesaptan tabii seleksiyona mı tabi tutuyorsun ey annemiz? Yeter, merhametin yok mu senin?
Ve eey devlet babamız... Yine dün bütün camilerde milli birlik beraberlik çağrıları yaptırdın. Bizim halimizden şikâyetimiz yok ki babacım! Mahallede, çarşıda, köyde şehirde insanların birbiriyle bölüşemediği bir şey yok ki; hani biraz anlayışlı, biraz merhametli, biraz yapıcı olsan geçinir gideriz biz. Hemi vallah, hemi de billah...