Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

İstanbul İl Teşkilatı'na bağlı CHP'liler dün Taksim'de liderleri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında açılan soruşturmayı protesto etmek için yaptıkları yürüyüşte, "Kılıçdaroğlu'na dokunma yanarsın!" pankartı açmışlar. Elifi elifine katılıyorum.

"Yanarsın" tehdidine kim muhataptır; hükümet mi, yargı mı, pek belli olmuyor ama ihtar çok serttir ve haberi okurken bile şu satırların yazarının dudaklarında uçuklama belirtilerine tesadüf edilmektedir. Hükümet veya yargı, bu ciddi ikazı kaale almalı, Kılıçdaroğlu'na dokunmamalıdır.

Daha doğrusu, "Yargı CHP'nin içişlerine karışmamalıdır" diyecektim ama, "Densize bak, yargıya talimat mı veriyorsun be adam?" diye huylanan çıkabilir diye öyle söylemiyorum; çünkü Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezleke, tam da kurultay için ilk imzaların toplanmaya başladığı şu mübârek günlerde CHP'nin içişlerine müdahale gibi anlaşılabilir. Liderin okka altına gidebileceğini farkeden CHP yönetimi, "Fezlekelendik ey halkım, unutma bizi!" sloganlarıyla -tam da parti içinde millî birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğu şu günlerde- sinerji yaparak yeni bir dayanışma ruhuna girebilirler. Nitekim parti sözcüsü sinirlenerek, "AKP'ye, özel yetkili mahkemelere hodri meydan diyoruz" demiş ve sert sözlerini şu cümlelerle devam ettirmiştir: "Hepimizin dokunulmazlığını kaldırabilirler. Toplumu terörize etmek ve korku imparatorluğuna biat ettirmek için CHP'nin Sayın Genel Başkanı'nı hedef seçtiler, çünkü ayakta kalan tek ve güvenilir muhalif kale CHP'dir."

CHP sözcüsünün son cümlesi, bu satırların yazarında belirgin bir entelektüel istifhama yol açtıysa da, sükûnetle düşünüldüğünde verilen hükmün hiç de yabana atılır cinsten olmadığı farkedilebilmektedir; şöyle ki, sair muhalefet gözden geçirildiğinde CHP'nin daha bir şâyân-ı tercih durduğunu kabul etmek zorundayız. Müşkil şurda ki, "Eğer tek ve güvenilir muhalif kale CHP ise, ülkede ciddi bir muhalefet boşluğundan söz edilebilir" endişesine kapılmadan edemiyoruz. Demokrasimiz nâmına vahim bir zaafla karşı karşıyayız. Eskiden güçlü iktidar noksanı vardı, şimdi güçlü muhalefet arayışı içindeyiz; biz bu iki yakayı ne zaman bir araya getireceğiz yahu?

Yine sükûnetle düşünmeye devam edelim: CHP lideri, gerek Silivri Cezaevi önünde dâvâya bakan hâkim heyetine saydırırken, gerekse daha önceki tarihlerde, "Ergenekon neredeyse gideceğim üye olacağım" diye caka atarken olsun işin bu raddeye gelip dayanabileceğini hesaplamış mıydı bilemeyiz; nitekim fezleke haberini işitince ilk tepki olarak, "Beni de mi Silivri'ye götürecekler?" şeklinde lâtifeyle karışık infiâl göstermesi câlib-i dikkattir. Bu satırların yazarı, aynen Başbakan'ın Başbuğ hakkında seslendirdiği, "Tutuksuz yargılanması şahsımın ve partimin arzusudur" temennisine paralel tarzda CHP'lilere dokunulmamasını bir fikir olarak şiddetle temennî etmekte ve bu esnada "Şiddetli temennî" kavramını Türk hukuk literatürüne kazandırmış olmaktan gurur duymaktadır.

CHP'nin içişlerine yargı bile müdahale etmemelidir; zirâ onlar bu gibi işleri kendi kurultaylarında hallederler; çünkü devleti bütün kurumlarıyla kuran ve işleten bir parti olarak CHP'nin yargıya karşı tam bağımsızlığı fiili bir parti geleneğidir; esasen hâkimler heyetine ve yüksek yargı mensuplarına karşı son zamanlarda çok hissedilir tarzda celâllenip bozuk atmaya başlamaları, "N'oluyor arkadaşlar, zemin altımızdan kayıyor mu?" şeklindeki huzursuzların yol açtığı asabi tepkilerden olarak anlaşılmalıdır.

Ve tamamen hissî ama benim için son derece önemli bir gerekçe daha var: CHP sevgisi! Bunu nasıl izah edebileceğimi bilmiyorum ama CHP'nin heyet-i muhteremesini yargı mensuplarına karşı yakışıksız sözler sarfından ötürü mahkeme kapılarında görmek beni üzer. CHP bizim için yüzüne karşı ekşiyip huysuzlandığımız ama gıyâbında kıymetini takdir edip platonik bir muhabbetle andığımız feodal bir züğürt ağa gibidir. Daha açık söyleyim, ekmek teknemizdir, velînimettir, var mı yahu daha ötesi?..

Hukuk devleti felan diyorsak, işi CHP'lileri cumhur-cemaat yargıyı ısrarla tahkirden mahkeme kapılarına getirin"e kadar da uzatmak yanlısı değilim yani, şahsi ve samimi temennîm böyledir.