Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bağrından birbirini ardınca nice nice janjanlı medya starı çıkaran ilahiyat camiası, bilimi hayata bağlayan otoyollarda ‘öncü sektör’ olmak şerefiyle gururlanmakta haklı; ilahiyat mevzuları derin ve ağırdır, onu biz sıradan faniler için ilahiyatçılar halkın anlayacağı bir şekle getiriyorlar. (YÖK başkanı da oradaydı ve o da ağlıyordu!) Pek içim götürmese de kabul etmeliyim ki bu bir amme hizmetidir ve yarı cahil köy imamları yerine akademik tornadan geçmiş ilahiyatçılarımızın TV’ler aracılığıyla halkı doğrudan irşad etmesi daha sağlıklı olmuştur. Maksat güzel dinimizi bilmeyen, ‘Ben duymadımdı hocam’ diye yan çizen kalmasın.

İlahiyatçı star modeli tutunca ardı sökün etti; matematikçi, arkeolog, (Burhan Hoca riyasetindeki hukukçuları saymıyorum, onlar yıldız değil, galaksi, ayrı bir âlem), eğitimci, tabip derken niçin bunca geciktiklerine bir mânâ veremediğim tarihçi akademisyenler de, ‘Yettim gayrı Karaoğlan; dayan yiğidim, geliyorum’ nidasıyla ekranlara görkemli bir giriş yaptılar. Rahmetli Yılmaz Köksal da öyle yapardı eskiden!

Hem de TRT ekranında milli takımın ‘ruh eksikliği’ gerekçesiyle bir an önce ülkeye dönmesini savunan bir meslektaşım (Ayıptır söylemesi, adam kıtlığında ben de vaktiyle bir miktar tarihçiydim!) ortalığı karıştırmayı başardı ve sonraki programlar için adını ‘Sağı-solu belli olmadığı için küt diye bir lâf eder iyi rating yaparcı misafirler’ listesine yazdırdı. Tebrik ediyorum; ilk defa millî olmak güzel bir duygu olmalı. Program taleplerini sıraya koymak için bir sekreter tutsa yeridir.

Tarihçiler, ilahiyatçılara nazaran mağdurdu; onlara yakın dönemlerde daha çok ‘Muhteşem Süleyman dizisindeki şeyler gerçek mi hocam; haremde bu kadar dekolte giyiliyor muydu?’ yollu abuk-subuk sorulara cevap veren uzman rolü revâ görülüyordu; bir de her yılın Nisan ayında nükseden kollektif karın ağrımız Ermeni patırtısı meselesinde derhâtır edilirlerdi o kadar. Klişe mâlum: “Ermeni meselesinde politikacılar karar veremez, konuyu tarihçilere bırakalım!” Bu cümle, yabancı bir dile çevrildiğinde kulakta nasıl bir tesir bırakıyor bilmiyorum ama Türkçe’de yüksek dozda ironik bir tını taşıdığı kesin. Şöyle ki, politikacıların Türkiye’de ‘Bizim aklımız ermez, konuyu erbabına bırakalım’ dediği bir başka alan yoktur. İşin daha da sarkastik tarafı, tarih ulemâmızın bu kabil sözleri ‘essah’ zannederek, ‘Tabii canım; bırakın biz kendi aramızda hallederiz; nitekim bakın ne güzel araştırmalar yapmış idim’ havalarına girip konuya ciddiyetle yaklaşmaları olmuştur. Ah kıyamam size ben…

İşte bizim, akıllıca tarihçilere havale edip bir asırdır yanüstü uyuklattığımız Ermeni meselesi, 20 gün kadar önce Alaman parlamentosundan geçiverdi. Biz konuyu tarihçilere bıraktık ama yabanın Alamanı o firaseti gösteremedi… Batsın sizin arabalarınız be; adam olun önce adam!

Merkel’in iki yakası işte bunun için bir araya gelmiyor işte, yazık!

Konuya dönelim: Yeni tarihçi starı tuttum. Gözüpek biri. TRT’de yayınlanan provokatif tespitleriyle, baldırına domdom kurşunu sıksan da kımıldamayacak milli takımın içindeki milli ruhu tutuşturarak Çek zaferinin bir numaralı mimarı oldu. Öyleyse aynı iş bugüne kadar çok matah bir emeklik yolu görünmüştür. Aynı hizmeti daha ucuza ve risksiz bir tarzda yapan birini bulmuşken niye istihdam edilmesin: Motivasyonsa motivasyon, ruhsa ruh, gazsa gaz, tazyikli suysa tazyikli su, jopsa jop… Şey, jop olmadı, onu siliyoruz.

İtalyan futbolcu Pirlo da, hatıralarında iftira vezninde şeyler yazmış ki doğru görünse bile ayıptır; ‘Başkan’ın bağırıp çağırmaktan başka taktik bilgisi yokmuş güya; sen önce adam gibi traş ol Pirlo, nedir o saç-baş?

Yeri gelmişken ben Saray’a ekonominin de, iktisatçıların tasallutundan kurtarılmasını tavsiye ederim. Neticede ekonomi de gazla çalışan bir düzenektir.