MHP'nin ontolojik açmazı
MHP'yi destekleyen bir gazetenin manşetindeki cümle, her şeye rağmen MHP'ye oy veren veya verebileceği halde kahırla başka partilere yönelen MHP'yi seçmenin duygularını birebir yansıtıyor: “Tepki MHP'ye değil Bahçeli'ye”
Şöyle düşünüyorlar: ‘MHP, diğer partilerden biri değildir; Türklüğün tarih içinde devamlılığını şimdiki zamanlarda temsil eden en yüksek fikir, en temiz semboldür. Müessesenin kendisi doğru, fakat yöneten kişi yetersiz...' Tam da bu gerekçeyle, her şeye rağmen yine de partisine sadık kalan veya eli titreye titreye başka birilerine oy veren insanlar tanıyorum. Tam da böyle düşünüyorlar ve bu yüzden MHP'ye oy verenler arasında bile Bahçeli'ye kızan, yetersiz bulan çok insan var.
MHP'yi, sanki devletin ta kendisi gibi görüyorlar. Devletinizden memnun olmayabilir, eleştirebilirsiniz fakat devletsiz bir durum tasavvur edemezsiniz; öyle bir şey.
Ben o fikirde değilim. MHP'lileri ilgilendiren bir konu hakkında ‘Şöyle olmalı, böyle olmamalı' diyerek kenardan ahkâm kesmek hem sevimsiz bir iş, hem üstüme vazife değil. Yine de bu partiyi kuruluşundan beri takib eden, bir miktar da olsa vaktiyle desteklemiş biri olarak fikirlerimi yazacağım. Kızanlar, ‘Bu adam doğru söylüyor olabilir' diye düşünenlerden daha fazla olabilir. Ne siyasetin herhangi bir aktöründen ne de hasseten MHP'den –çok şükür- beklentim olmadığı için daha önceden parça-bölük halinde yazdığım tesbitleri toparlamak istiyorum.
MHP'nin temel meselesi liderlik değildir. MHP'nin temel meselesi bizzat MHP'dir.
MHP, Türk Milliyetçiliği fikrini, hayli yetersiz bir malzeme ve yorumla doktrine ederek siyasi zemine taşıma fikrinin patentine sahiptir ve patent ona artık yük olmaya başladı. Yıllardan beri naçizâne ‘Türk milliyetçiliğinin siyasette temsili' fikrine önemli eleştiriler yönelttim ve tıpkı siyasi İslâm'ın siyasette temsiline karşı çıktığım gibi MHP'nin yanlış ve haksız bir nokta-i nazardan siyasette kurumlaştığına işaret ettim. Bu açıkça haksız bir rekabet durumuydu. Aynı haksız rekabeti yıllarca Milli Görüş partileri kendi kulvarında sürdürdüler ve sürdürmekteler. Burada MHP'nin temel meselesi kendi varlığının sebebine dairdir, ontolojiktir. MHP'liler yıllardan beri bu partide toplananların diğerlerinden daha çok ülkeyi ve bayrağı seven, bölünmezliğine değer veren kişiler oldukları gerekçesiyle halktan oy istediler ve aldılar. Bana göre bu vasıflar siyaset kulvarında meziyet değil, asgari şarttır. MHP, bu asgari şartın üstüne, diğer insanları MHP'ye celbedecek inandırıcı ve elinden iş gelir bir kadro, bir politik proje zenginliği koymayı düşünmedi. Modern mânâda siyasi bir parti olmak yerine, memleketin ‘yangın köşesi', ‘deprem çadırı', ‘karakol'u olmayı yeterli buldu. Seçmenler de şöyle baktılar meseleye: “MHP ülkenin bölünmezliği için sigorta poliçesi gibidir, bu fona yüzde 10-20 bandında prim yatırılabilir ama ondan daha fazlası değil!”
Bu tesbitin isabetine inanıyor ve eğer iktidar olmak gibi bir amaç takib ediliyorsa MHP'nin artık ‘Yangın köşesi' değil, siyasi bir parti olması gerektiğini düşünüyorum.
Devlet Bahçeli değiştirilir veya yoluna devam eder; MHP'lilerin bileceği iş. Bana göre ‘O değil ama evet bu kişi, MHP'nin varlık sıkıntısını giderebilir' denilebilecek bir isim görünmüyor ve zaten bu nitelikleri haiz birinin, MHP'ye ‘içerden' ontolojik tenkid geliştirecek derecede eleştirici olacağı için parti içinde barınması imkânsızdır. MHP, değil böylesini, bu ihtimâli hissettirebilecek cılız ışıkları bile ânında bastırıp kapıdışarı etmesiyle haklı bir şöhret edinmiştir.
Eskiden Ülkücüler, “Lider, Doktrin, Teşkilat” üçlemesini ciddiye alırdı. MHP'nin iktidar heyecanı uyandırabilmesi için bana göre ‘teşkilat'ı dışında her şeyi duru ve akılcı bir zihinle ele alıp tartışması gerekiyor ve bu noktada kesinlikle iyimser olmadığımı belirtmek isterim.