Hey sen, başın belâda dostum!
Eğer şu anda, herhangi bir mecrâda bu yazıyı okuyorsanız risk altındasınız demektir. Ne riski diyeceksiniz? Yazının sonunda görürsünüz ne riski olduğunu...
Bir zamanlar, “Ekşi yemedim ki ağzım kamaşsın” diye bir söz vardı ki siz bunu “Ancak suç işlersem başım ağrır” diye anlayabilirsiniz. Hukukun en basit kuralıdır; evvelâ suç ve cezası belirlenir; ardından bu norma uyan vakalar takib edilir. Kötü haber: Bu kural artık yok ve şimdi işler şöyle yürüyor. Gıcık olduğunuz, sinirlendiğiniz birini mimliyorsunuz, sonra kişinin hâline ve geçmişine hiç uymayan bir suçla itham ederek alıyorsunuz içeri. Diyelim ki, ‘Uzay boşluğuna izmarit atmak'tan! Tutukladığınız adam gülüyor, “Ne uzayı, ne izmariti kardeşim; ben hayatımda tek dal cigara içmiş bile değilim!” Sizin kendinizden emin oluşunuz, sizi tutuklayanları ilgilendirmez zira büyük ihtimâlle sıralı nöbetçi hakim tutukluğunuzun devamına karar verecektir. Siz yine moraliniz gayet yerinde ‘Yanlış hesap Bağdat'tan döner, aleyhimde bir delil bile yok; ne saçmalıyorsunuz' diyerek gönlünüzü ferah tutuyorsunuz ama siz daha gözaltına alınırken, “Şerefsizler hem devletten izinsiz uzay uçuşuna katılmış hem de sigara kesmüklerini uzay boşluğuna atmışlar. Bunlar organize çete. İnsanlık düşmanları- gezegen hainleri” diye yayınlar başlamıştır bile. N'aaber?
Kabul edin artık. Hayatınızı karartmaya kararlı bazı politikacılar ve kamu görevlilerinin kötü niyeti karşısında çırılçıplaksınız. Güvenceniz yok ve durum kısaca şöyle:
Herhangi bir TC vatandaşı, herhangi bir anda, herhangi bir suçlama ile itham edilip gözaltına alınabilir, tutuklanabilir ve tutukluluğu esnasında tam olarak neyle suçlandığını bile bilmeden aylarca hapis yatabilir. Millî piyango! Herkese çıkabilir, üstelik bilet almanız da gerekmez. TC numarası ve iskemleye oturunca ayaklarınız yere değecek kadar reşid olmanız kâfi. Sizi potansiyel veya fiilen terörist olmaktan kurtaracak mantıki gerekçe işe yaramaz.
İşin berbat tarafı, başınız sıkıntıya girdiğinde yakınlarınızın, “Gidişatı iyi değildi zaten, ben söylemiştim, neyine gerek senin gümüşlü zurna” diyerek hukuksuzluğu zihninde normalleştirmesidir. Sizi tanımayanlar için zaten problem yoktur ve onlar şöyle düşünürler, “Vardır devletin bir bildiği, adamı boşu boşuna tutuklarlar mı hiç?”
Türkiye'nin şen yurttaşları, kabul etmelisiniz ki iktidar, şu monoton ve tatsız hayatınıza bedavadan müthiş bir fantazya keyfi, bir renklilik katmış bulunuyor. Siyasi suçtan vatan haini ilan edilebilme endişesi, bütün yurttaşlarımız arasında ‘âdil' bir şekilde üleştirildi. Hukuk nosyonunu filan boş veriniz, mektep-medrese görmemiş ümmî teyzelerde bile mevcut bulunan ‘Hakkaniyet' duygusu gibi bir erdeme yabancılaşarak Türkiye'nin olağanüstü bir Walt Disney platosu haline gelmesine büyük katkıda bulundunuz. Çorbada payınız büyük. Günün birinde siz de saçma-sapan bir gerekçeyle, diyelim ki yavrusuyla dilenen Suriyeli genç kadınlara sadaka vermek, komşu ziyaretine gidip havadan-sudan lâflamak, semt pazarından haftalık alışveriş etmek veya daha fenası bu yazıyı okumak gibi bir eylemden dolayı sigâya çekilebileceksiniz.
Başta söylemiştim, risk altındasınız; beyefendinin canını sıkan herkes risk altında. Kurtuluş yok, John S. Mill'in dediği gibi ‘kutsal su' bir bir baştan bütün başlara dağıtıldı ve artık kutsallığı filan kalmadı. İyi haber: En azından hayatlarımızın karartılabilme riskini eşit olarak bölüşme noktasında demokratik bir toplum olmayı başarabildik. Eh, bu da bir şeydir!